SÖH: Kaypakkaya Toprağımıza Tohum, Bilincimize Işık Olmaya Devam Ediyor!

Tarih, sınıf mücadeleleri tarihidir. Yeryüzünün her bir parçası ezilenlerin egemenlere karşı verdiği çetin, zorlu mücadelelerle doludur. Bin yılların bağrında büyüyüp gelişen bu cevher dallanıp budaklanarak içerisinde yaşadığımız bu coğrafyaya da kök salmıştır. Coğrafyamız devrim ve sosyalizm mücadelesinin temellerini oluşturan Paramaz, Mustafa Suphi ve onların yoldaşları işaret fişeğini yakmışlardı. Fakat devrime, halka, sosyalistlere, işçilere, köylülere kökten düşman olan bu faşist rejimce katledilmişlerdi. Devrim mücadelesinin ilk 50 yılı büyük bir suskunlukla Şefik Hüsnü revizyonizminin kollarına atıldı. Kemalistlerin kitle katliamlarına şakşakçılıkla geçti bu zaman dilimi. Ordudan ilerici(!) bir darbeyle devrimin gelmesi beklenildi. Fakat bendini aşan bu mücadele tekrar kendini ivmelendirmiş ve yolunu bulmuştu. Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin  ve Mao Zedung’un etkisiyle gelişen 68 dünya hareketinin içerisinden bu coğrafyaya da milat olacak olan bilinç serpilmişti.

 

Kampüslerden sokaklara, fabrikalara, tarlalara, yoksulların nasırlı ellerine Prometheus’un o uğruna zincire vurulduğu ateşin verildiği bir milat olmuştur. 50 yıllık revizyonizmin, pasifizmin, reformizmin ve halkın sel olup akmasının önüne geçen her türlü burjuva eğilime gerekli cevap verilmişti. İşte Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya, kangren halini almış olan 50 yılın düşman akımlarıyla hesaplaşmış ve kızıl bayrağa sürülmüş lekeleri yok eden bir misyon yüklenmiştir. Kaypakkaya bir aynadır. Ona bakan kendisini görür. Revizyonist revizyonizmini, reformist reformizmini, oportünist oportünizmini görür. Kaypakkaya bir volkandır, bu volkanın içerisinde olmayı bilemeyen yanar! Devletin saç ayaklarına vurmayı bilen Kaypakkaya’nın tahlilleri, o dönem içerisinde Kemalizm’in faşizminden kopamayan kesimlerin “yıldırımını” üzerine çekmişti. Fakat taşıdığı bayrağın bilincini kuşanan bu “ışığın işçisi”, her saldırıya daha bir dik duruşla cevap olmuş ve akıntıya karşı kulaç atmıştır.

 

Bu kopuşlar, sistemin saç ayaklarıyla gerçekleştirdiği hesaplaşmalar kuşkusuz ki İbrahim Kaypakkaya’nın köklü bir şekilde çığır açmasına ve ayrı bir yerde konumlanmasına yol açmıştır. Kaypakkaya, darbeci zihniyetle, orduya umut bağlayan “orducu” kesimlerle hesaplaşmış ve bilimsel sosyalizme işaret etmiştir; Kemalizm’in, kapanan burjuva devrimler çağının ürünü olmayıp proleter dünya devrimleri çağında gerçekleşen; fakat, bu çağ devrimlerinin bir parçası olmayan geri bir faşist diktatörlük olduğunu ortaya koyarak proleter dünya devrimlerine ve o günkü coğrafyamızda yeni demokratik devrime işaret etmiştir. Kemalizm’den kopuşuyla birlikte kitle katliamlarının soykırımlar ve jenosidler olduğunu kabul ederek milli zulme dikkat çekmiştir, milli zulmün olduğu bu coğrafyada Kürtlerin de bir ulus olduğunu göstererek Kürt ulusunun bağımsızlık hakkına işaret etmiştir. Üniversitelilerin, işçilerin, köylülerin işgallerinin, grevlerinin, meşru hak arama faaliyetlerinin önüne geçen belli başlı isimlerle ve bizzat içerisinde yer aldığı Şafak hareketiyle hesaplaşarak Marksizm-Leninizm-Maoizm’in evrensel zor ilkesine işaret etmiştir.

 

Dün Kaypakkaya’yı maceracı görenlerin, derin devlet ile işbirliği yaparak devrimcileri ihbar edenlerin geldikleri sona Kaypakkaya dikkat çekmişti. Bugün onun görüşleri hala güncelliğini korumaktadır. Kaypakkaya, çıtasını emek-sermaye çelişkisi üzerinden komünizme koymuştur ve bizce Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya, komünizme koyduğu çıtasıyla önümüzde meşale olarak ilerlemeye, güncel kalmaya devam edecektir! Keskin kopuşları ile Kaypakkaya “uzlaşmayandır, uslanmayandır, ele avuca sığmayandır.” Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ürünü olduğunu ifade eden İbrahim Kaypakkaya, dünya çapında komünizmin bayrağını göndere çeken Mao Zedung’dan aldığı gıdayla coğrafyamızda farklı bir hareket tarzına-kültüre işaret etmiştir. İdeolojik birikimi, ikinci elli yıla ve üçüncü elli yıla damgasını vuracak teorileri ile bugün hala çözülemeyen çelişkilerin varlığıyla kendisini ve doğruluğunu ispatlar niteliktedir. Kaypakkaya zindan duvarlarını çatlatan direniş çığlığı olarak da ismini ve komünist kişiliğini sınıf mücadelesi tarihine altın harflerle yazdırmıştır.

 

Sosyalist Öğrenci Hareketi olarak Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’yı ölümsüzlüğünün 44. yılında anarken, onun uğruna bedeller ödediği mücadelesini omuzlayarak ileri taşıyacağımızı ifade ediyoruz. Akademik-demokratik hak mücadelelerinin yürütüldüğü üniversitelerde, liselerde İbrahim Kaypakkaya’yı savunmaya devam edeceğiz. Sistemin ideolojik-politik-kültürel vb. anlamda dejenere ettiği üniversitelilere, liselilere Kaypakkaya’nın mücadelesi doğrultusunda sosyalizmi taşımaya devam edeceğiz.

 

Kaypakkaya’yı anmak onurdur!

İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür!

 

Sosyalist Öğrenci Hareketi

17 Mayıs 2017