Sosyalist Meclisler Federasyonu, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet toplumundan kaynaklanan eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için mücadele yürüten anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-faşist, anti-cinsiyetçi, anti-türcü, anti-şovenist nitelikte sosyalist bir kitle örgütüdür. Sosyalist Meclisler Federasyonu, sınıf mücadelesi ekseninde emek, kadın, LGBTİ +, gençlik, ezilen inanç, ezilen ulus ve milliyet, ekoloji ile demokrasi alanında mücadele yürüten özgün örgütlenmelerin toplamıdır. Sosyalist Meclisler Federasyonu, özgür, eşit ve sömürüsüz bir dünya kurmak için, coğrafyamızda yürütülen mücadeleyi, dünyanın ezilen halklarının mücadelesinin bir parçası olarak görür. Geçmişten günümüze ezilenlerin yürütmüş olduğu demokratik haklar ve sosyalizm mücadelesini sahiplenir ve geleceğe bu zemin üzerinden yürür. Federasyonumuz tarihi kendisiyle başlatan anlayışları kesinlikle reddeder. Dünyada ve coğrafyamızda insanlık tarihi boyunca özgürlük, tam hak eşitliği, demokrasi ve sosyalizm uğruna sürdürülen tüm mücadeleleri geçmişi olarak kabul eder ve sahiplenir. Kendi bağımsız örgütlenmesi ve programıyla mücadelesini yürütürken işçi ve emekçilerin hakları için mücadele yürüten diğer kurumlarla ortak mücadeleyi benimser. Çeşitli ulus, milliyet ve inançlara mensup işçi ve emekçilerin ortak mücadele araçlarını savunur. Tarihte ilkeli temelde kurulan bütün eylem birliklerini mücadele deneyimi olarak görür ve sahiplenir. Sosyalist Meclisler Federasyonu, ulus, inanç, cinsiyet ve renklerin tam hak eşitliğini sınıfsal bir perspektifle ele alır ve tüm ezilen kimliklerin tarihsel mücadelesini sınıf mücadelesinin bir parçası ve kazanımı olarak görür ve sahiplenir. Ancak ezen sınıfların iktidarını devirmeyi hedefleyen bir mücadelenin başarıyla sonuçlanmasıyla ezilenlerin özgürleşebileceğine inanır. Sosyalist Meclisler Federasyonu, toplumsal dönüşümün sağlanması ve sürdürülmesinin kitlelerin eseri olduğunu bilir ve sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz bir dünya mücadelesinin başarıya ulaşmasının ancak kitlelerin örgütlenerek harekete geçmesiyle mümkün olacağını savunur. Bu çerçevede tarihte demokratik haklar, yeni demokrasi ve sosyalizm için sürdürülen mücadelelerde ortaya çıkmış olan kendiliğinden ya da bilinçli gelişen kitle hareketlerini geçmişi olarak görür ve sahiplenir.

Dünyamızda yüzyıllık gelişmeler sonucunda çok uluslu tekeller düzeyine ulaşan emperyalizm, politikalarıyla dünyayı felakete sürüklemektedir. Sermaye birikimi büyük sermayelerin giderek küçük sermayeleri yutması yoluyla her ülkede tekellerin oluşmasıyla sonuçlanan bir dinamiğe sahiptir. Bugün birçok üretim sektöründe dünya çapında birkaç tekel hâkim durumdadır. Sermaye eğilimi gereği, ulusal sınırları sürekli aşarak ticaret, üretim ve finans alanlarında dünya çapına yayılmıştır. Dev şirketler, bugün dünyanın bütün ülkelerinde faaliyet göstermektedir. Günümüzde ekonomi ve politikanın yanı sıra kültürel alanda da dünya çapında bir birleşme söz konusudur. Yaşadığımız tüm eşitsizliklerin ve tahribatların temelini oluşturan bu düzende, 7 milyarlık dünya nüfusunun %1’ini bile bulmayan çok uluslu tekel sahipleri ve onların taşeronları, dünya ekonomisinin % 90’ını denetiminde tutmaktadırlar. İşçi ve emekçilerden oluşan % 99 ise dünya gelirinin sadece % 10’unu kullanabilmektedir. Dünyanın tüm pazarlarını kâr için paylaşan bu çok uluslu tekeller, pazarları denetimde tutmak için işçi sınıfına ve ezilen halklara karşı bir savaş yürüttükleri gibi kendi aralarında oluşturdukları bloklar üzerinden dünyayı savaş alanına çevirmiş durumdadırlar. Dünyanın her bir karesinde ortaya çıkan ekonomik yoksullaşma, hak gaspları, bölgesel savaşlar, darbeler, mezhep çatışmaları, ulus-inanç-cins-ırk ayrımcılığı, savaş kışkırtıcılığı, suikastlar, güvenlik politikaları ve yasaları, muhalif güçlere yönelik hazırlanan planların tümü ABD, AB, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi emperyalist bloklar ve denetimlerindeki diğer kurum ve işbirlikçiler tarafından icra edilmektedir. Bütün bu gelişmelere bağlı olarak dünya ölçeğinde emek-sermaye çelişkisi üzerinden sınıfsal ifadesini bulan burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişki derinleşmiş, dünyadaki başlıca çelişmelerden olan emperyalist devletlerin birbirleri ve emperyalizm ile dünyanın ezilen halkları-ezilen uluslar arasındaki çelişki kızışmıştır. Küçük bir azınlığın toplumun çoğunluğu üzerinde uyguladığı ekonomik, siyasal, kültürel, sosyal, askeri baskı ve şiddet, toplumsal üretim ve bölüşümü geçmişe oranla daha da dengesizleştirmiş ve bu sisteme alternatif tek kurtuluş projesi olan sosyalizme ihtiyacı daha da acil hale getirmiştir. Dünyanın her karesinde uygulanan tüm baskı, sömürü, savaş politikaları, eril tahakküm ve ortaya çıkan her gelişme mutlak suretle bu sistemin bir sonucudur ve bu düzen değişmedikçe doğa ve onun parçası olan insanlık rahat yüzü görmeyecektir. Özel mülkiyete, kâr amaçlı üretime ve azınlık yönetimine dayalı kapitalist emperyalist düzenin ortaya çıkardığı tüm bu eşitsizlikler dünyası, ancak ve ancak toplumsal mülkiyeti, doğayı esas alan toplumsal üretimi, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve toplumsal yönetimi içeren sosyalizmle ortadan kalkacaktır.

Emperyalist dünyanın bir parçası olan Türkiye/Kuzey Kürdistan’da, yarı sömürge komprador tekelci kapitalist sosyo-ekonomik yapı hüküm sürmektedir. Farklı milliyet, inanç, ırk, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerinin bulunduğu coğrafyamız, Türk-İslam sentezi ekseninde tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek din, tek dil ve ataerkil bir siyaset üzerine kurulmuş faşist karakterli burjuva bir diktatörlükle yönetilmektedir. Askeri ve sivil iktidar biçimleri sürekli yer değiştirirken, darbelerle yönetim, rejimin genel karakteri durumundadır. Anayasal çerçevede devletin karakteri tekçi-faşist nitelikte olduğundan, bürokrasi ve hükümetlerin demokrasi söylemleri kitleleri kandırma oyunundan başka bir şey değildir. Türkiye/Kuzey Kürdistan’daki başlıca çelişkiler; emekle sermaye (burjuvaziyle proletarya), emperyalizmle geniş halk kitleleri, hâkim sınıfların kendi aralarındaki, ezen ulus burjuvazisi ile ezilen ulus ve milliyetler, tali düzeyde de olsa feodalizmle geniş halk yığınları arasındaki çelişkilerdir. Bu çelişkiler arasında emekle sermaye arasındaki çelişki temel ve baş çelişkidir.

Federasyonumuz, kâr amaçlı üretime dayalı kapitalist-emperyalist sistemi yaşadığımız bütün eşitsizliklerin ve çelişkilerin kaynağı olarak görür ve bundan kurtuluşun tek alternatifinin sosyalizm olduğunu savunur. Savunduğumuz sosyalist sistem, tekçi tüm zihniyetlere, dayatmacılığın her türüne, cinsiyetler, milliyetler, inançlar, renkler ayrımına karşı tam hak eşitliğine dayanır. Azınlık çoğunluk ayrımı yapmadan toplumun tümünün tüm temel haklardan yararlanmasını savunur. Ulusçu, cinsiyetçi, ırkçı, inanca ve sömürüye dayalı her tür devlet biçimine karşı çıkan Federasyonumuz, sınırları, sınıfları ortadan kaldırma mücadelesinde sosyalizmi sınıfsız topluma geçişte bir aşama olarak görür. Savunduğumuz sosyalist sistem, devletin, partinin, ordunun, önderlerin, bürokratların kitleler karşısında hiçbir imtiyazını kabul etmez. İşçi sınıfı ve halk kitlelerine ait olan sosyalist devlete ideolojik, politik ve örgütsel olarak işçi sınıfı önderlik eder. Sosyalizmde yeraltı ve yerüstü kaynakları; sular, ormanlar, madenler, ulaşım, sağlık, eğitim, iletişim, banka, tarım, sanayi, üretim ve diğer hizmetler toplumsal mülkiyete dönüşecektir. Toplumun tüm maddi ve kültürel yaşam ihtiyaçları garanti altına alınacaktır. Büyük işletmeler, tüm halkın mülkiyeti haline getirilirken halkın mülküne ve küçük işletmelerine dokunulmayacaktır. Bu tür mülklerin teşvik, satın alma, gönüllü katılım anlayışıyla kısa, orta ve uzun vadede tüm halkın mülkiyetine dönüştürülmesi hedeflenecektir. Federasyonumuz, işçiler ile emekçilerin üretici gücünü savunur. Sosyalizmde işçilerin emekçilerin yönetime katılmasının önündeki her türden bürokratik engelleri reddeder. Sosyalizmin her aşamasında kitlelerin özne olmasını savunur. Bu bağlamda kitlelerin özne olmasının en ileri araçları olan konsey, meclis, komün türü bir perspektifle hareket etmeyi amaçlar. Federasyonumuz, sosyalizmde tarım, sanayi; kır-kent ve benzeri üretim ve hizmet alanlarının kolektif bir karar mekanizmasıyla planlı, birleşik, dengeli olmasını savunur. İnsanın da parçası olduğu doğayı merkeze alarak, yaşanılır bir dünya için mücadele eder. Toplumsal üretimde özel mülkiyetçi, cinsiyetçi, ulusal kimlikçi tüm anlayışlardan kopma anlayışı genel perspektif olarak savunulur ve uygulanır. Sosyalizmde planlı ekonomi, halk kitlelerinin doğrudan söz, karar ve yetki sahibi olduğu bilinçli bir eylemle hayata geçirilir. Ekonomi ve diğer yönetimlerde önderlik ve merkeziyetçiliğin, tüm halkın katıldığı kolektif bir karar mekanizmasıyla, genel planlamaların ise yerel inisiyatiflerle koordineli olarak ele alınması savunulur. Sosyalizm tıpkı doğanın diyalektiği gibi çelişkisiz değildir. İleri-geri, doğru-yanlış, eski-yeni mücadelesi sosyalizm ve sonrasındaki tüm toplumsal süreçlerde devam edecektir. Sınıfların ve eşitsizliklerin olduğu sosyalizmden sınıfsız, sömürüsüz, devletsiz bir toplum biçimi olan komünizme geçiş sürecinde, toplumsal mülkiyet, üretim ve yönetim temelinde toplumun dönüştürülmesi kültürel çalışmalar ile sürdürülür. Sosyalist yönetimin örgütlenmesinin temel ilkesi “Tüm iktidar komünlere, konseylere, meclislere”dir. Sosyalist yönetimde tüm yasalar, genel ve eşit oy hakkı temelinde şekillenen komün, konsey, meclis taban örgütlenmelerinde kararlaştırılır. Yürütmeler, aşağıdan yukarıya doğru taban örgütlenmelerinin her an görevden alabileceği mahalle, köy, bucak, ilçe, il, bölge meclis ve komünlerinden oluşturulur. Sosyalist yönetimde halka baskı uygulanamaz. Sosyalist demokrasinin bir gereği olarak bütün halk kitlelerinin ve onların örgütlü tüm güçlerinin örgütlenme, ajitasyon ve propaganda özgürlüğü anayasal güvence altına alınır. Proletarya ve emekçilerin devletinde, halkı ırkçı, ayrımcı politikalarla bölmeyen tüm örgütlenmeler kurulabilir. Sosyalist toplumda, özel mülkiyetle toplumsal mülkiyet, kâra dayalı üretimle toplumsal ihtiyaç doğrultusundaki üretim, azınlık yönetimle toplumsal yönetim arasındaki kısaca kapitalist yol ile sosyalist dönüşüm arasında var olan çelişki devam eder. Eski fikirler, eski alışkanlıklar, kafa ile kol emeği, kır ve kent çelişkisi, toplumsal cinsiyet çelişkileri kültürel dönüşüm ve mücadele ile ortadan kalkacaktır. Açık ideolojik mücadele, sosyalizmin sürdürülmesi ve ilerletilmesinde vazgeçilemez bir araçtır. Şiddeti, tutuklamaları, yasaklamaları reddederek; kitlelerin ideolojik mücadeleyi özgürce yürütmesini garanti altına alır.

Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun emek cephesinde savunduğu temel yönelim kafa ve kol emeğiyle yaşamı üreten işçi ve emekçilerin meclis, komün ve konseyler aracılığıyla kendi geleceklerini belirledikleri bir yönetim biçimi olan sosyalizmi savunmaktır. Emek alanındaki tüm reform ve hak alma mücadelelerini bu temel yönelime uygun olarak ele alır ve yürütür. Bu çerçevede işçi ve emekçilerin örgütlenmelerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması için mücadele yürütür. Örgütlenme, çalışma koşulları, üretim, iş güvenliği, sigorta, kreş, emeklilik ve ücret durumunun tüm koşullarının sendika, kooperatif ve meslek örgütlerinin belirlediği koşullarla anayasada garanti altına alınması için mücadele eder. Federasyonumuz, toplumsal üretimin sanayi, tarım, hizmetler alanlarında daha çok merkezleştiği günümüzde, işçi, köylü, memur, işsiz, emekli, ev emekçisi ve bu alandaki pozitif ayrımcılık gerektiren kadın, LGBTİ+ örgütlenmelerinin de birleştirilmesinin zorunlu hale geldiğini savunur. Bu nedenle Federasyonumuz, sanayi, tarım ve hizmetler alanındaki örgütlenmelerin özgünlüklerini koruyarak, sendika-kooperatif ve meslek örgütlenmelerinin çatı örgütlenmelerinde birleştirilmesi ve bunun yasal bir zemine oturtulması için mücadele yürütür. Federasyonumuz bugün dünyada ulaşılan teknikle, işçi ve emekçilerin 8 saatten daha az bir çalışmayla gerekli olan toplumsal üretimi gerçekleştirebileceğini, bu nedenle çalışma saatlerinin devrimci sendikaların önermeleri temelinde güncellenmesi gerektiğini savunur. Federasyonumuz, toplumsal üretimin gereği olarak kişilerin yetenek ve yönelimleriyle gönüllükleri üzerinden çalışma hakkını ve bu hakkın anayasal güvence altına alınmasını savunur. Federasyonumuz, çalışan-çalışmayan herkesin temel ihtiyaçlarının karşılanmasının anayasal güvence altına alınmasını savunur. Federasyonumuz, iş koşulları, temel haklar, asgari ücret, örgütlenme ve diğer tüm konularda var olan sorunların tamamen kapitalist sistemden kaynaklandığını, dolayısıyla bu alandaki mücadelelerin esasının burjuvaziye karşı yöneltilmesi gerektiğini savunur. Federasyonumuz, kapitalist üretim biçimine dayalı emek sömürüsünden kaynaklı olarak işçi ve emekçilerin ürettiği zenginliğin yüzde 90’nının nüfusun yüzde 1’inin elinde toplandığı, kalan yüzde 99 nüfusun ise yoksulluk sınırında yaşadığı bu dönemde, sendikaların dört kişilik bir ailenin geçimini günün koşullarında asgari geçim sınırı üzerinden ücretlendirilmesini savunur. Asgari geçim sınırının ilk elden yoksulluk sınırından başlayarak arttırılmasını savunur. Federasyonumuz, gönüllü, dönemsel ve eğitsel kampanyalar dışında 18 yaşın altındaki insanların çalıştırılmalarını hiçbir şartla kabul etmez. Bu yaş grubunun eğitime teşvik edilmesini savunur. Birincil olarak iş cinayeti ve kazalarının engellenmesinin mücadelesini vererek iş cinayetlerinin tüm sorumluluğunun devlet tarafından üstlenilmesini savunan Federasyonumuz, sağlığı bozulan ve iş kazası sonucunda çalışamayacak durumda olan işçilerin tedavi ve bakımlarının sosyal güvence altına alınması için mücadele yürütür. Federasyonumuz, emeklilik yaşının iş kollarının durumuna göre belirmesini savunarak tüm emekli ve bakıma muhtaç kesimlerin sosyal yaşam haklarının anayasada garanti altına alınması için mücadele yürütür. Yaşlılara yönelik her türlü sağlık ve bakım hakkının garanti altına alınmasını savunur. Yaşlıların tecrübeleriyle topluma yararlı olmalarını savunan Federasyonumuz tüm bu olanakların hazırlanması için mücadele eder. Ekonomik krizler ve dışarıdan ağır faizlerle gerçekleştirilen borçlanmalar sonucunda ortaya çıkan faturaların kitlelere yüklenmesine karşı çıkar, faizler ve borçlanmaların tümünü reddeder. Kadın, göçmen, özel gereksinimliler, LGBTİ+’lere ilişkin hiçbir ayrımcı uygulamayı kabul etmeyen Federasyonumuz, iş, siyaset ve toplumsal tüm alanlarda pozitif ayrımcılık ilkesini savunarak tüm hakların garanti altına alınması için mücadele eder. Federasyonumuz üretim alanında ekolojiyi esas alan bir anlayışı savunur. Doğaya zarar veren ve geri dönüşümsüz bir şekilde tahrip eden her türlü tarım ve sanayi üretimine karşı çıkar. Doğadaki tüm canlı cansız varlıkları etkileyen, santrallere, madenlere, zararlı ilaçlara, genleriyle oynanan tohumlara, hormon vb. tüm uygulamalara karşı çıkarak yasaklanmasını savunur. Çocukların bakımı ve eğitiminin toplumsallaştırılması gerektiğini savunan Federasyonumuz, toplumsal üretimin belirleyici bir parçası olan çocuk bakıcılığı, çocuk eğitmenliği gibi ev içi emek kapsamına giren işlerin cinsiyet ayrımı yapılmadan ücretlendirilmesini savunmaktadır. Federasyonumuz, iş ve hizmetler alanındaki köleci politikaların tümünü reddederek, örgütlenmelerinin önündeki tüm engellerin kaldırılması için mücadele yürütür. Federasyonumuz tarım alanındaki tüm planlamaların tüm tarım çalışanlarının belirleyici temelde rol oynadığı bir anlayışla ele alınmasını savunur. Tarım tekelleri karşısında küçük üreticiyi koruyan bir yönelimle hareket eder. Büyük toprak çiftliklerinin işçi ve emekçilerin denetimine verilmesini savunur. Bu perspektifle, toprağın kooperatifler yöntemiyle, ekolojiyi esas alan planlı toplumsal üretim temelinde bütünleştirilmesi için çalışma yürütür. Tarım alanındaki küçük üreticiler arasında ayrım yapmaksızın onların her tür tarımsal makine, tohum, zararsız gübre, zararlı olmayan zirai ilaçlar, benzin, kredi ve benzeri imkânlarla desteklenerek üretimdeki ekonomik gelirin topluma adil biçimde dağılımını savunur. Küçük üreticilerin ürünlerinin tümünün devlet güvencesiyle alınmasını, köylülerin iradeleri dışında zarara uğramaları halinde geçimini sağlayacak tüm ihtiyaçlarının devletçe karşılanması için mücadele yürütür. Federasyonumuz, emeklilerin ekonomik, sosyal, kültürel vb. yaşam standartlarının geliştirilmesini ve örgütlenmelerinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini savunur.

Toplumsal eşitsizlikler tarihinde ezen ile ezilen ayrımının ortaya çıkması ile birlikte, cinsiyet mücadelesi ve bununla beraber kadın mücadelesi tarih sahnesindeki yerini almıştır. Özel mülkiyet dünyasına bağlı olarak kadın, ekonomik, siyasal, sosyal, politik ve psikolojik temelde baskıya, sömürüye ve şiddete uğramaktadır. Federasyonumuz kadının baskı görmesine, ezilmesine, horlanmasına; açlık, sefalet içerisinde iradesizleştirilmesine, kimliksizleştirilmesine; kapitalist ve emperyalist sisteme yedeklenip işçi sınıfı içerisinde ucuz iş gücü olarak görülmesine ve kadın olmaktan kaynaklanan tüm sorunlara karşı tam hak eşitliğini savunur. Toplumun dönüştürülmesi için ekonomi, bilim, ideoloji, teori, siyaset, kültür alanında kadını esas alan eşitlikçi anlayışları savunur ve bunun için mücadele yürütür. Federasyonumuz bu doğrultuda pozitif ayrımcılık, kota sistemleri, özgül örgütlenmeler ve özel politika uygulamaları aracılığıyla toplumsal yaşamın bütün alanlarında kadının özneleşmesini savunur. Federasyonumuz erkek ve erkek devlet şiddetine karşı kadınların ve tüm ezilenlerin özsavunma geliştirmesini bir hak olarak görür ve bu hakkı koşulsuz-şartsız savunur. Kadın özgürleşmeden insanlık özgürleşemez. Kadın eksenli bir yönelimle, hem fikirsel hem de örgütsel dönüşümün sağlanması için “Kadınlar Yönetime Kadınlar İktidara” şiarını temel alan Federasyonumuz,toplumun tüm yönetim birimlerinde en alttan en üste tüm kademelerde kadınların eşit temsil hakkını savunur ve bunun için mücadele eder. Kadın örgütlenmelerinin farklı mücadele alanlarına yönelik kadın çalışmalarını belirlerken tüm diğer federasyon bileşenlerindeki kadınların da katılacağı geniş kadın meclislerini savunur.

Federasyonumuz, erkek egemen anlayışların, farklı cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimleri inkâr etme ve ötekileştirmesini reddederek buna karşı mücadele eder. LGBTİ+’lerin geleneksel ahlak anlayışı yoluyla baskıya maruz bırakılmalarına ve nefret suçlarına karşı mücadele yürütür. LGBTİ+’lerin toplumsal ve çalışma yaşamı alanlarında eşitliğini gözetir ve bunun için mücadele eder.

Federasyonumuz, toplumsal mücadelenin önemli dinamiklerinden biri olan gençliği, sosyalizmi eksen alan bir perspektifle sınıf mücadelesinin bir parçası olarak görür, gençliğin sosyalizm mücadelesinde özneleşmesini savunur ve bunun için mücadele eder. Federasyonumuz anti-emperyalist, anti-faşist, anti-sömürgeci, anti-kapitalist, anti-cinsiyetçi gençlik hareketleriyle ortak çalışır ve onların çalışmalarını aktif olarak destekler. Federasyonumuz gençliğin iş, eğitim ve sosyal yaşamına ilişkin yeni politikalar üretme, gençliğin yerelle ve kitlelerle bağlar kurmasını sağlama, öğrenci örgütlenmelerine katılma, gençliğin ve toplumun sorunlarının çözümü için meclisler kurma, sendikal alanda gençlerin özgün sorunlarını sahiplenme, maddi sorunların çözümü ve spor, kültür gibi sosyal aktivitelerinin artırılması için çalışmalar yürütür. Gençliğin kendisini geliştirmesi yolunda, eğitim, çalışma, barınma ve söz hakkını savunan Federasyonumuz, gençliğin tüm haklarının anayasada garanti altına alınması için mücadele eder. Federasyonumuz, akademik-demokratik alanlarda “eşit, bilimsel, parasız ve anadilde eğitim” hakkının yaşamsallaştırılması mücadelesini yürütür. Federasyonumuz, toplumun en dinamik kesimi ve geleceğin sahibi olan gençliğin yaşamını olumsuz yönde etkileyen her türlü yozlaştırma anlayışlarına, madde bağımlılığına karşı çıkarak mücadele eder. Federasyonumuz üniversiteler başta olmak üzere tüm eğitim kurumlarının özerk olmasını savunur. Özellikle neoliberal politikalar neticesinde kapitalist sisteme kar sağlama aracı haline getirilen eğitim-öğretim kurumlarının “söz yetki karar öğrencilere ve eğitim emekçilerine” şiarıyla bu alanın öznelerince yönetilmesine ve eğitim kurumları üzerinde baskı oluşturma temelinde kurulan YÖK vb. kurumlara karşı çıkarak kaldırılmasını savunur. Federasyonumuz, yaşı ne olursa olsun, gençliğin eğitim süreci boyunca çalışmasına karşı çıkarak gençlerin okul dışı tüm sosyal ihtiyaçlarının devletçe karşılanmasını savunur. Ayrıca 18 yaşından küçük çocuk ve gençlerin çalışmasına karşı çıkmanın yanı sıra staj vb. projeler altında öğrencilerin fiziksel gelişmeleri engellenerek ucuz işgücü olarak çalıştırılmalarını reddeder. Federasyonumuz, eğitim-öğrenim alanlarında harç, ücretli ve niteliksiz barınma, ulaşım ve beslenme vb. uygulamalara karşı çıkar ve parasız eğitim hakkını savunur. Gençlerin okula bağlı olarak yaptıkları meslek deneyimlerinin arttırma haklarının devletçe garanti altına alınarak her işyerinde uygun kontenjanlar ayrılmasını ve giderlerin devletçe karşılanmasının zorunlu hale getirilmesini savunur. Federasyonumuz eğitim sonrası tüm gençlerin iş hakkının devletçe garanti altına alınması için mücadele yürütür. Federasyonumuz, kendisine bağlı gençlik örgütleri oluşturur ve özel programlar üzerinden çalışmalar yürütür.

Federasyonumuz, çok uluslu dünyanın her bir coğrafyasında faşist nitelikli tek dil, tek ulus anlayışına karşı çıkarak, resmi dil anlayışını reddeder. Devlet eliyle tüm ulus ve milliyetlere uygulanan ayrımcı politikaların ortadan kalkması için mücadele yürütür. Federasyonumuz, Türkiye/Kuzey Kürdistan’da tüm milliyetlerin ulusal kimliklerinden kaynaklı tüm haklarının azınlık çoğunluk durumuna bağlı olmaksızın tam hak eşitliği çerçevesinde ele alınmasını savunur. Federasyonumuz yaşadığımız coğrafyaların isimlendirilmeleri de dâhil, farklı ulusal kimlikler arasında ortaya çıkabilecek haksızlıkları tümden redderek; hangi sebeple ve ne zaman gelirse gelsin bu coğrafyada yaşayan tüm insanların bu topraklar üzerinde tam hak eşitliğini savunur. Federasyonumuz yaşam ve eğitim alanında resmi dil ve benzeri anlayışlara karşı çıkar ve anadilde eğitim-öğretim hakkını savunur. Ulusal kimliklerin sorunlarının çözümüne yönelik özgün programların geliştirilmesi için çalışmalar yürütür. Federasyonumuz ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kayıtsız, şartsız savunur. Ulus ve milliyetlerin tüm demokratik taleplerini destekler, savunur ve bunun için mücadele eder. Ulus ve milliyetler sorununun çözümüne ilişkin; bütün milliyetlerin ve dillerin tam hak eşitliğinin garanti altına alındığı, hiçbir zorunlu dilin olmadığı, halka bütün yerel dillerin öğretildiği, okulların açıldığı, her ulusa kendi kaderini tayin etme hakkının tanındığı, ve tüm bunların hayata geçmesi için tamamen demokratik yerel kendi kendine yönetim perspektifiyle yaygın bölgesel özerklikleri savunur. Şiarımız; bütün uluslar için tam hak eşitliği, ulusların kendi kaderini kendi tayin etme hakkı ve bütün ülkelerin işçi ve ezilen halklarının birliğidir.

Federasyonumuz, coğrafyamızda bizzat devlet eliyle inançlar ve ibadethaneler temelinde Türk İslamcı bir anlayışla ayrımcılığın olduğunu bilir ve bu anlayışa tavizsiz karşı çıkar. Din ile devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı ve devletin din işlerine karışmadığı laik bir anlayışı savunan Federasyonumuz, devlet ve politik kurumların, din, inançlar ve inançsızlık karşısında tarafsız ve eşit davranmasını talep eder ve savunur. Federasyonumuz, tüm inançlar konusunda tam hak eşitliği ilkesiyle hareket eder. Bir inancın diğer bir inanç üzerindeki baskısını ve ayrıcalığını reddeder ve ezilen inançların demokratik muhtevalı bütün taleplerini destekler ve mücadelesini yürütür.

Doğa ve insanın her düzeyde baskı altına alınma yönelimi, toplumsal ve biyolojik yaşamı yıkıma götürmektedir. Emperyalist kapitalist sistemin bir parçası olan Türkiye-Kuzey Kürdistan’da da bir yıkım ve kriz süreci yaşanmaktadır. Bu yıkım kapitalist tekellerin, doğal kaynakları her geçen gün daha fazla erozyona uğratması, suların, ormanların, yaşam alanlarının yıkımı biçiminde gelişmektedir. Barajlar, HES’ler, altın madeni arama ve kullanım teknikleri, kentleşme ve kentin ranta açılması, üretim teknikleri ve üretim kaynakları bağlamında oluşan durum toplumsal krizle iç içe giden bir ekolojik kriz gerçekliği yaratmaktadır. Federasyonumuz; emperyalist kapitalist sistemin insan ve doğa karşıtı özünün yarattığı ekolojik ve toplumsal kriz durumunun sona ermesinin ancak ve ancak bütünlüklü olarak toplumsal yaşamın bütün alanlarında ekolojik temelli komünist bir perspektifle mümkün olduğunu düşünür ve bu doğrultuda mücadele yürütür. Dünyadaki kaynakların bilinçsiz bir şekilde sadece insanı ve ihtiyaçlarını dikkate alan bir şekilde tüketilmesine karşı çıkar. Toplumsal üretimde her şey insan için anlayışını reddederek bilinçsiz tüm üretim ve tüketim anlayışlarının kaldırılmasını savunur. Canlı-cansız tüm doğa bileşenlerini tehdit eden, yarardan çok zarar getiren nükleer enerji üretimine karşı çıkar. Nükleer enerji dışında alternatif vb. diğer enerji ve üretim alanlarının doğayı en az tahrip edecek biçimde planlanmasını savunur. Federasyonumuz, yeraltı yerüstü zenginliklerin işletilmesi temelinde maden, orman, su, hava, toprak vb. tüm alanlarda kâra dayalı üretimlere karşı çıkar. Bu alanlarda yapılacak çalışmaların, alanda uzman olan meslek örgütleri, yöre halkı ve ülke halkıyla birlikte yapılan değerlendirmeler sonucunda yapılmasını savunur. Bunun dışında yapılan her çalışmaya karşı çıkar. Üretimi arttırma temelinde yapılan tüm sağlıksız gıda üretimlerine, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar(GDO)’a ve kimyasal ilaçlara karşı çıkarak ekolojinin ve insanın zehirlenmesine karşı mücadele eder. Sosyalist Meclisler Federasyonu, her canlının yaşama hakkı olduğunu savunur ve bu anlayışla her canlının doğal yaşama alanlarının korunması için mücadele eder. Eğlence temelinde yapılan avcılık vb. anlayışları reddeder ve toplumun bu noktada eğitilmesi doğrultusunda çalışmalar yürütür.

Sosyalist Meclisler Federasyonu insanın temel hakları olarak gördüğü sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim, konut ihtiyacının toplumsal gelirden sağlanan kaynaklarla eşit ve parasız bir şekilde karşılanmasını savunur. Her ne gerekçeyle olursa olsun insanın bu temel haklarının kısıtlanmasına karşı çıkar. Federasyonumuz, eğitim alanının, kâr sağlanan ve tekeller için kalifiye eleman yetiştiren bir alan olmaktan çıkarılarak, doğanın ve toplumun çıkarlarına uygun, özgür-parasız-bilimsel içeriğe kavuşturulması için çalışmalar yürütür. Temel bir hak olan eğitimde, ayrımcılığın önemli bir uygulaması olan sınav sisteminin kaldırılarak insanların yeteneklerine, ilgi alanlarına ve toplumun ihtiyacına uygun şekillenen bir eğitim sistemine geçilmesini destekler. Federasyonumuz, temel eğitimin üniversite düzeyine kadar olmasını savunur. Eğitim sistemi içinde, cinsiyet, milliyet ve inanca dayalı tüm ayrımcı uygulamaları reddeder. Her düzeyde var olan sınavların kaldırılarak, eğitim kurumlarının rant alanları olmaktan çıkarılıp, bilimsel, anadilde, parasız eğitimin getirilmesini savunur. Federasyonumuz, barınma ve konut hakkının herkesin hakkı olduğu bilincinde olarak doğayı ve çevreyi merkeze alan bir şehirleşme siyasetiyle sorunların çözülmesini savunur. Şehirlerde ormanlık ve tarım arazileriler de dâhil mahallelerin, su havzalarının ranta dayalı bir şekilde burjuvazinin çıkarlarına uygun biçimde düzenlenmesine karşı çıkar. Orta ve uzun vadede uygulanacak planlamalarla ekolojik ve sağlıklı yaşam alanlarını savunarak neoliberal kapitalist şehirleşme anlayışının sonlandırılması için mücadele yürütür. Federasyonumuz, sağlık alanındaki imkânların herkese eşit çerçevede sunulmasını savunarak, canlıların sağlık sorunlarına yönelik yaygın araştırma merkezleri kurularak kitlelere açık bir anlayışla bu alanın geliştirilmesini destekler. Sağlık kurumlarının halkın mülkiyeti haline getirilerek yönetim kademelerinin tüm sağlık emekçilerinin tabandan üste doğru belirledikleri meclisler aracılığıyla denetlenip yönetilmesi için mücadele yürütür. Ulaşım alanındaki üretim ve planlama, doğanın korunması ve kaynakların doğru kullanılması anlayışına bağlı olarak ele alınır. Lüksü ve bireyselliği öne çıkaran anlayışlar reddedilecek, hava, deniz, kara ulaşımında en hızlı ve ekonomik olan toplu taşıma sistemleri savunulmaktadır. Federasyonumuz, iletişim alanında insanların haber alma ve iletişim hakkı temelinde tüm iletişim araçlarının parasız bir şekilde halka sunulmasını savunur ve bu doğrultuda mücadele yürütür.

Federasyonumuz, tüm çocukları geleceğin sahipleri olarak görür, bakım ve eğitiminin tüm toplum ve devlet tarafından üstlenilmesini savunur. Federasyonumuz, çocuk işçiliğine ve çocuk hapishanelerine karşı çıkarak reddeder. Sokakta yaşamaya mecbur bırakılan çocukların sorununun bütünlüklü bir politikayla sonlandırılması için mücadele eder. Çocukların sağlık, anadilinde eğitim-öğretim, giyim, gıda vb. tüm ihtiyaçlarının ücretsiz bir şekilde sağlanmasını savunur. Çocukların sağlıklı gelişimi için kültürel ve sportif tüm haklarının toplum ve devlet tarafından sağlanmasını savunur. Federasyonumuz, ebeveynlerin ayrılmaları durumunda temel haklarının korunması kaydıyla, velayetin çocuğun koşullarına göre değerlendirilip eşlere verilmesini savunur. Ayrılan eşlerin çocuk bakımında ortak bakım zorunluluğu olmakla birlikte, velayeti alan kişiye devlet tarafından eğitimli çocuk bakıcısı desteği sağlanması için mücadele eder.

Federasyonumuz, sanatın rahat ve özgür bir ortamda gelişmesi için mücadele eder. Sanatçı ve aydınların örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını savunur. Sanatın metalaştırılmasına karşı çıkarak, sanatın ezilenlerin hizmetinde olması anlayışıyla hareket eder. Her şey tarihseldir. Kültür-sanattaki kavrayış ve üretim çizgisi de doğal olarak tarihsel bir sürecin ürünü olarak ortaya çıkar. Halk kitlelerinin oldukça zengin ve çok yönlü birikimleri söz konusudur. Kültür sanat, edebiyattan, sinemaya, tiyatroya, müziğe vb. bir mücadele alanıdır. Bu anlamıyla bu alanda ortaya çıkan bütün ileri birikim ve kazanımları “Yüz çiçek açsın yüz fikir akımı birbiriyle yarışsın” perspektifiyle ileriye taşımak anlayışı ile hareket edilmelidir. Federasyonumuz, bu alanda toplumsal mücadele içerisinde güçlü bir kültür-sanat cephesi yaratma hedefiyle hareket eder ve bunun için mücadele eder. Federasyonumuz, kültür-sanat çalışmaların ve bu alandaki üretimlerin en geniş kitlelere taşınması perspektifinden hareket eder. Federasyonumuz, sanatçı ve aydınların üretim yapabileceği ve bu üretimlerini sergileyebileceği, müzik, sinema, edebiyat, tiyatro, resim vb. sanat atölyeleri ve üretim evlerinin açılarak sanat yapmak isteyenlere profesyonel amatör ayrımı yapılmadan parasız bir şekilde sunulmasını savunur.

Federasyonumuz, haksız savaşların tümüne karşı çıkar. Emperyalist güçlerin kâr uğruna dünyanın değişik parçalarında yaptıkları tüm işgallere karşı mücadele yürütür. Haklı savaşlardan yana tavır alır. Coğrafyamıza yönelik yapılan herhangi bir işgale karşı, tüm işgal karşıtı güçlerle oluşturulan geniş bir cepheyi savunurken, tersten coğrafyamız egemenlerinin herhangi bir sebeple başka bir ülkeyi işgal etme girişimlerine de, en geniş kesimlerle birlikte karşı çıkar ve mücadele yürütür. Nükleer silahlanma başta olmak üzere insanlığı ve ekolojiyi tehdit eden silah üretimine karşı mücadele yürütür Federasyonumuz zorunlu ve paralı askerliğe karşı çıkar. Vicdani retçilerin ve herhangi bir sebeple askerlik yapmak istemeyen insanların taleplerini destekler. Federasyonumuz halktan gizli olarak yapılan diplomasi ve gizli istihbarat çalışmalarına ve gizli anlaşmalara karşı çıkar. Başka ülkelerin iç işlerine karışmak amacıyla gizli çalışmalar yürütülmesine karşı mücadele yürütür. Dünya halklarının ve ekolojinin zararına olan tüm açık ve gizli anlaşmaların halka açıklanarak iptal edilmesini savunur.

Federasyonumuz özel mülkiyetin ve azınlık yönetimin iktidarına karşı çıkan, insanların sosyal kimlikleri olan ulus, inanç, cinsiyet ve renklerine yönelik tam hak eşitliğini içeren, işçi ve emekçilerin egemenliğini savunan kadın, LGBTİ +, doğa ve çevre eksenli demokratik bir anayasayı savunur. Federasyonumuz, işkence, baskı, izolasyon ve idam gibi cezai yaptırımlara karşıdır. Anayasa ve temel kanunlar halk içinde yaygın tartışmalardan sonra karara bağlanmalıdır. Mahkemelerin halka açık bir şekilde ve kitleler tarafından seçilen yargıçlar tarafından yürütülmesini benimser. Federasyonumuz, insanların özel hayatına dokunan gizli dinleme, gizli çekim vb. uygulamalarına ve yasalara karşı çıkarak özel yaşamın dokunulmazlığı başta olmak üzere insanların tüm temel haklarının anayasada garanti altına alınmasını savunur. Federasyonumuz kendi içindeki disiplin uygulamaları da dâhil dünyanın tüm ülkeleri için kuvvetler ayrılığını savunur. Yasama, yürütme ve yargının tekelleşmesine karşı çıkar. Yargının siyasallaşmasına karşı çıkar. Federasyonumuz, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünü savunur. Yargılamalarda savunma ve hukuki destek sağlanmalı, kanıtsız bir şekilde suçlama olmamalı; iddia eden iddiasını kanıtlamalıdır.

Sosyalist Meclisler Federasyonu ilke olarak işçi ve emekçilerin yönetimden dışlandığı, yerellerin yok sayıldığı, bir avuç insanın merkezden halk adına sürdürdüğü tüm egemen yönetim sistemlerine karşıdır. Federasyonumuz, söz yetki ve kararın kitlelerde olduğu, kitlelerin kendi kendini yönettiği doğrudan bir demokrasi anlayışını savunur. Yönetim, üretim, yasama, yürütme ve yargının halk meclisleri tarafından sağlanmasını savunur. Savaş, işgal, darbe vb. gibi süreçlerle parlamento alanında çalışmanın koşullarının olmadığı dönemler dışında, siyasal kazanımlar için bu alanda örgütlenmeleri reddetmez. Parlamento alanında da emekçilerin haklarının dile getirilmesi, emekçilere yönelik yapılan gerici yasalara karşı çıkılması, emekçi ve ezilen sosyal kimliklerin haklarına saldıran gerici partilerin teşhir edilmesi anlayışını savunur. Aynı anlayışla yerel yönetimlerin de kitlelerin çıkarlarına uygun çalışmalarını sağlama, kitlelerin örgütlenmelerini güçlendirmenin aracına dönüştürme ve aynı zamanda kendi kendini yönetme ve inisiyatiflerini geliştirme temelinde ele alınmasını savunur. Yerel yönetimlerde her bir yereldeki adayların belirlenmesinin ve kazanılan mevzilerin yönetiminin halk meclisleri aracılığıyla yürütülmesi anlayışıyla çalışmalar yürütür. Yerel ve genel seçimlerin her düzeyinde adayların ve çalışanların belirlenmesinde kadın, gençlik ve öz gereksinimlerini karşılamayanların kotalarına dikkat edilerek hareket etmeyi savunan Federasyonumuz, yerel yönetimlerin toplumun ekonomik, sosyal, kültürel ihtiyaçlarının karşılanması için konumlandırılmasını savunur.

Federasyonumuz sınırsız söz, basın, iletişim, toplantı, gösteri, yürüyüş, grev, dernek, sendika, parti vb. örgütlenmeleri kurma hakkını savunur ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılması için mücadele yürütür. Federasyonumuz, tüm insanların iletişim hakları üzerindeki baskıların kaldırılarak iletişim alanında insanların özel yaşamlarına yönelik yapılan tüm saldırılara karşı çıkar ve hangi koşulda olursa olsun tüm insanların bilgi alma-haberleşme ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama haklarına sahip olmasını savunur. Temel bir hak olan iletişimin, toplumsal gelirden sağlanan kaynaklarla eşit ve parasız hale getirilmesini savunan Federasyonumuz, tüm medya tekellerine karşı çıkar ve iletişim işletmelerinin tümünün halkın mülkiyetine çevrilerek insanların hizmetine sunulmasını savunur. Yazılı, sözlü, görsel sosyal medya üzerindeki her türlü sansüre, baskı ve engellemelere, akreditasyona, devlet kontrolüne karşı çıkan Federasyonumuz, insanların kişilik haklarını esas alan bir anlayışla sınırsız basın özgürlüğünü savunur.

 

Federasyonumuz, mültecilere yönelik politikada öncelikle bu sorunu yaratan yoksullaşma ve savaşlara karşı çıkar. Emperyalist ülkelerin ve yerli işbirlikçilerinin bu yönlü tüm politikalarına karşı mücadele yürütür. Bu çerçevede mülteciliğe ilişkin çalışma yürüten kurumlarla ortak çalışmalar yürütür, uluslararası kurumlara ve devletlere bu sorunun çözümü doğrultusunda baskı uygular. Ülkelerinde siyasi baskı altında olan, hakları ihlal edilen, emperyalist sömürü doğrultusunda yoksullaşan ve savaşlardan dolayı ülkelerini bırakmak zorunda kalan göçmenlere, coğrafyamızda insanca yaşama hakkı tanınması için mücadele eden Federasyonumuz, iktidarların entegrasyon adı altında yürüttüğü asimilasyon politikalarına karşıdır. Mültecilerin barınma, anadilinde eğitim, demokratik yaşama katılma, konut, çalışma, ulaşım, iletişim, sosyal yardım vb. tüm haklardan yaralanmasını savunur. Açık hapishaneler olan mülteci kamplarına karşı çıkar. Federasyonumuz seyahat özgürlüğü anlayışını savunur. Sınırlara, pasaport-vize uygulamalarına ve tüm diğer engellere karşı çıkarak kaldırılmasını savunur. Her bireyin dünyanın istediği coğrafyasına gitme, yerleşme, demokratik hayata dâhil olma ve çalışma haklarına sahip olması gerektiğini savunur. Ekonomik, siyasal ve sosyal nedenlerden dolayı ülkesinden ayrılan insanların ayrıldıkları ülkelerdeki tüm haklarının saklı kalmasını savunan Federasyonumuz, gittikleri coğrafyada var olan sorunlarının çözümü için de enternasyonal kurumlarla ortak çalışmalar yürütür.

Federasyonumuz, programındaki temel maddeleri oluşturan dünya ve ülke analizi, alternatif toplum projesi, örgütlenme, temel taktikler ve sosyal kimliklere yaklaşım perspektifiyle esasta ortaklaşan kurumlarla birlik zemini olması sebebiyle bu kurumlara örgütsel birlik çağrısında bulunur. Programatik temelde ortak birlik zemini olmayan örgütlenmelerle ise eylem birliği anlayışını savunur. Federasyonumuz tek doğru bende anlayışını reddederek, toplumsal dönüşümün örgütlü kitlelerin ve onun sayısız örgütlerinin toplamından oluşan güçlerle yaratılacağına inanır. Toplumsal mülkiyeti, toplumsal yönetimi savunan, sosyal kimliklerin tam hak eşitliği için mücadele yürüten, doğanın tahribatına karşı çıkan her farklı fikir ve örgütlenmeyi mücadelesinin parçası olarak görür, bu hareketlerden öğrenme ve onlarla ortak mücadele yürütme anlayışını benimser. Federasyonumuz geçmiş eylem birliklerinin tüm olumlu-olumsuz deneyimlerini sahiplenir. Tüm kurumların programlarına bağlı örgütsel bağımsızlığına saygı duyarak ajitasyon propagandada serbestlik ilkesine uygun bir şekilde doğru yanlış mücadelesini ötelemeden, anlayışına uygun olarak tüm sosyalist, devrimci, yurtsever, demokrat kesimlerle geçmiş eylem birliklerinin ilerisinde kısa, orta ve uzun vadeli örgütlenmeleri savunur. Kendisi dışındaki halk güçlerine karşı grupçu kaygılar gütmez, onlarla arasındaki sorunları çözme yönteminde her türden şiddeti reddeder, sosyalizme karşıt olan tüm yanlış akımlara karşı uzlaşmaz bir ideolojik mücadele yürütür.

Emperyalizmin tüm coğrafyaları ekonomik, politik, siyasal ve sosyal olarak birleştirmiştir. Buna karşı başta işçi sınıfı olmak üzere tüm ezilen ulus, inanç, cinsiyet ve çevre mücadelesi yürüten halkların özneleri yakınlaşmıştır. Bu sebeple işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadele birliği elzem hale gelmiştir. Federasyonumuz, Türkiye/Kuzey Kürdistan’da yürüttüğü mücadeleyi tüm enternasyonal mücadelenin bir parçası olarak görür. Emperyalist dünyaya alternatif olan sosyalizm mücadelesi, tek tek ülkelerde sürdürülen mücadelelerin yanında, dünyadaki tüm mücadeleleri enternasyonal bir ruhla birleştirilmesi yoluyla yürütülmelidir. Federasyonumuz bu bilinçle her türden milliyetçiliğe, bölgeciliğe karşı dünyanın her coğrafyasındaki işçi sınıfı ve emekçiler, sosyal kimlikler ve çevre alanındaki örgütlenmelerle bağımsız çizgisini ve örgütsel yapısını koruyarak, ideolojik mücadeleyi ötelemeden, tecrübelerin paylaşılması ve mücadelenin ortaklaştırılması temelinde dünyadaki demokratik örgütlenmelerle enternasyonal kurumlar oluşturmayı kendisine görev kabul eder.