SMF Perspektifinin Mahiyeti – Bedrettin Ufuktan

Tarihte her aracın, bir ihtiyacın dayatması sonucu tanımlandığı bilinen bir gerçekliktir; bugün de böyledir. Her üretim süreci, her savaşın kapsamı ve her politikanın özü, bunları sürdürme sürecindeki araçlar tarafından ete kemiğe bürünür. Üretim ihtiyacın, politika sürecin, savaş hedefin gerektirdiği araçları tanımlamakta ve tahkim etmekte başarılı olamadığında ilki, sosyal yıkım, ikincisi siyasal bunalım, üçüncüsü de yenilgiyi yaşamaktan kurtulamaz. Yani istek ve koşulun, düşünce ve tarzın diyalektiği neyse, amaç ve aracın, strateji ve taktiğin ilişkisi de aynı diyalektiği koşullar. Her birinin araçları, hedeflenen amaca onu ulaştırmaya uyumlu ve yetenekli olmak zorundadır. Bunlardan hiç biri öznelciliği; iradeciliği ve dogmatizmi tolare etmezler. Strateji değişikliği taktiği, öz değişikliği biçimi, düşünce değişikliği de tarzın değişmesini koşullar. Tarz politik faaliyete kararlaştırılan siyaseti kitlere götüren taşıyıcı aracın niteliğini, yöntemini, dilini ve davranışını belirleyen şeydir. Konumuzla ilişkili kendisini anlamamızı bekleyen en somut örnek ise (SMF) Sosyalist Meclisler Federasyonumuzdur.

SMF bileşenimizin birçoğu kendi dışındaki devrimci demokratik örgütlenmelerle ilişkisini henüz tam olarak kavrayamadığı gibi, bileşen olarak programıyla ilişkisini de zihinsel düzlemine tam oturtamıyor. Bu bir açıdan anlaşılabilir bir durumdur: zira bu ülkede siyasal ve sosyal uyanışa erişen her ezilen, sömürülen ve öteki olmuş kişi ilk uyanışını yasaklı siyasal faaliyetin dünyasında gerçekleştirir. Gerçeklik bu olduğundan özgün bir şekillenişten genel ve diğer bir mücadele sahasına geçişleri sancılı olur. Fakat bu değiştirilmesi gereken bir şekilleniştir. SMF aktivistleri, kendisini önceki süreçlerin çalışma ve örgütlenme esaslarının “kültürel” şekillenmesinden, meşru mücadelenin yasalarına uygun dönüştürmesi olmadan bu faaliyeti başarıyla yürütmeleri  kolay olmayacaktır.

 

Diyorlar ki “SMF çalışmasının bugüne kadarki meşru devrimci demokratik çalışmalardan farkı nedir?” Farkı şudur: SMF bir sendika, meslek odası, kooperatif dernek veya herhangi bir öz örgütlülük değildir. Ve evet, siyasal bir parti de değildir. SMF,  kapitalist sistemin sonucu olarak hayatları, yaşam tarzları, kültürel ve cinsel tercihleri üzerinden ezilen sömürülen ve acı çeken tüm sosyal ve kültürel sınıf ve toplulukların ve doğanın çıkarlarının ve haklarının korunmasını kendi yönlerinden esas alan anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-faşist mücadelenin kapsayıcı ve meşru bir siyasal itirazdır. Hayatın her alanındaki kendine özgü örgütlemelerin bileşeniyken,  bileşenlerinden biri olan Emek örgütlülüğünü kapitalist sisteme karşı mücadelede temel alır. SMF bu tercihini, emperyalizm ve proletarya devrimleri çağı boyunca işçi sınıfına dayanmayan hemen tüm sosyal kalkışmaların kalktığı yerin daha gerisine oturduğu tecrübesine dayandırır.  Ama SMF’nin farkında olduğu asıl şey içinden geçtiğimiz tarihsel ve sosyal süreçte, antikapitalist enerjinin sadece proletarya tarafından üretilmediğidir. Bu gerçeklikten hareketle SMF, sosyal, ulusal, kültürel ve cinsel sömürü ve yıkım yaşayanların kendi hakları için ayrı-ayrı kulvarlarda mücadele ederlerken yüzleştikleri şeyin aynı zamanda sorunu kendine özgü yaşasalar da diğer sosyal ve kültürel kesimlerin de yüz yüzü kaldıkları yıkıcının kapitalist sistemin kendisi olduğu gerçeğini kitlelere taşımaktır.  Ezilenlerin enerjisinin birleştirilmesi zorunluluğu buradan tanımlanır.  Dolayısıyla SMF’nin ortadan kaldırılması hedefiyle mücadelesinin önüne koyduğu şey kapitalist sömürü, baskı ve yıkımken, işçi sınıfı ve tüm antikapitalist mücadeleyi eriştirmek istediği hedef ise sosyalist bir düzendir.

 

Böyle olduğu için de SMF bileşenlerinin örgütlenmesi aşağıdan yukarıya doğru örgütlenmedir.  Tüm bileşenler,  komisyonlardan konseylere ve oradan da meclislere doğru bir derinleşme seviyesine doğru gelişir. Meclis örgütlemesinin siyasal hedefi, ürettiklerinden ve varoluş gerçekliklerinden gelen haklarından mahrum edilmiş işçi ve emekçilerin ve kapitalist sistem “mağdurlarının” kendi geleceklerini ellerine almayı Sosyalist Meclisler Federasyonu yoluyla gerçekleştirmek; Ekonomik, demokratik ve kültürel haklar döngüsüne hapsolmuş bir mücadeleden, kapitalist sömürü ve baskıdan sosyal ve toplumsal özgürleşmeyi kaçınılmaz gören bir zihinsel dönüşüme erişmektir.

 

SMF bileşenlerinden biri üzerinden bir örneklendirme, durumu daha kolay anlamamızı sağlayabilir. Sosyalist Emek Meclislerinde örgütlenen bir kafa veya kol emekçisini ele alabiliriz. Bu SMF aktivisti ilkin kendi hayat alanında emek perspektifinde tanımlanan emekçileri Sosyalist Emek komisyonlarında örgütlemeyi esas alır; Bu onun asli çalışmasıdır. Bu arada bulunduğu üretim alanında bir öz örgütlülük (sendika, kooperatif ve meslek odası gibi) yoksa onu getirmek için alanındaki emekçileri uyandırır, eğitir ve öz örgütlülüğü getirmeye seferber eder. Ama bir öz örgütlülük zaten var ise yapacağı şey ona üye olmaktır. Üyeliği yoluyla girdiği öz örgütlülükte emekçileri sadece ücret artışıyla sınırlayan anlayışlardan arındırmanın mücadelesini yürütür. Sendika, kooperatif, oda dernek gibi emek kurumlarını işçi ve emekçilerin sınıf bilincine erişmelerini sağlayacak eğitim okullarına dönüştürmeye çalışırken, pratik sorunların gündemlestigi her fırsatta kapitalist sisteme karşı girişilmiş tüm anti-kapitalist mücadele ve direnişlerde ezilenlerin mücadelelerini birleştirmeye kendini sorumlu kılarken, mücadelenin her evresinde işçi sınıfının belirleyici konumunu açığa çıkaracak çalışmalar yapar.  Her SMF aktivisti ve bileşeninin bütün bir siyasal ve örgütsel çalışma boyunca bağlı kalacağı özgünlük, programının özü olarak, faaliyet sürdürdüğümüz her yerde birlikte iş yapmaktan, farklılıkları “kendinde kaybetmek” olarak anlayan şekillenişi reddetmek; farklılıklarla birlikte davranmayı ve her farklılığı ‘birlik’ halinin üretici iklimi ve tabiatın çekici rengi içeriğinde betimleyerek kapitalist sisteme karşı mücadelede pratik ihtiyaçlar üzerinden birlikte davranmayı bir kültüre çevirmektir.

 

Sınıfsız Toplum İçin Halkın Günlüğü Gazetesi, 1-15 Aralık 2017, sayı: 9