SMF 2. Olağan Kurultay Deklarasyonu Metni

 

“Sosyalizm Mücadelesini Büyütüyoruz! Söz Yetki Karar; Meclislere, Komünlere, Konseylere!” şiarıyla gerçekleştirdiğimiz SMF 2. Olağan Kurultayı, sosyalizm mücadelesinin bilimsel yolu olan Marksizm, Leninizim ve Maoizm’i rehber alan enternasyonal proletaryanın Halk Demokrasisi, Sosyalizm ve Komünizm mücadelesinin kararlılığı ile gerçekleştirildi.

Sosyalist Meclisler Federasyonu olarak gerek dünyada ve gerekse de coğrafyamızda binlerce yıldır insanlığın ve doğanın  kurtuluşu için mücadele yürütürken yitirdiğimiz tüm yoldaşlarımızı ve siper yoldaşlarımızı Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Mazlum Doğan ve Önderimiz İbrahim Kaypakkaya şahsında saygıyla anıyoruz.

Selam olsun işçi ve emekçilerin iktidarı, ulusal kimlikler ve cinsiyet kimliklerinin eşitliği ve doğa için dünyanın farklı coğrafyalarında eşitlik, özgürlük ve adalet için mücadele edenlere.

Tarihsel haklılığımızdan alınan kararlılıkla insana, sosyal ve sınıfsal kimliklere, yaşam alanlarına ve doğaya yönelik sürdürülen yıkıma karşı dünyanın her alanında büyüyerek süren mücadeleyi mücadelemiz görüyor büyütme kararlılığını yineliyoruz.

 

Tarihimiz

Üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetten kaynaklanan eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için 50 yıldır mücadele eden Sosyalist Meclisler Federasyonu; anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-faşist, anti- cinsiyetçi, anti-türcü, anti-şovenist sosyalist bir kitle örgütüdür. Sınıf mücadelesi ekseninde emek, kadın, LGBTİ +, gençlik, ezilen inanç, ezilen ulus ve milliyet, ekoloji ve demokrasi alanında mücadele yürüten bir kurum olarak bu günlere kadar gelmiştir.

Sosyalist Meclisler Federasyonu, coğrafyamızda; özgür, eşit ve sömürüsüz bir dünya kurmak için verilen mücadeleyi, dünya ezilen halklarının mücadelesinin bir parçası olarak görür. Ezilenlerin geçmişten günümüze yürüttüğü demokratik haklar, sosyalizm ve komünizm mücadelesini sahiplenir ve geleceğe bu zemin üzerinden yürür.

Hangi düzeyde olursa olsun 50 yıllık mücadele tarihimizin oluşmasında emek katan tüm yoldaşlara bir kez daha teşekkür ediyoruz.

 

Dünyada ve Ülkemizdeki Gelişmeler

Dünyamızda ve coğrafyamızda yüzyıllık gelişmeler sonucunda; çok uluslu tekeller düzeyine ulaşan emperyalizm ve komprador kapitalizm, uyguladığı politikalarla gezegenimizi felakete sürüklemektedir.

Yaşadığımız tüm eşitsizliklerin ve tahribatların temelini oluşturan kapitalist düzen de, yaklaşık 8 milyarlık dünya nüfusunun %1’ini bile bulmayan bir avuç büyük burjuva patron ve onların işbirlikçileri, çalışan ve üretenlerin emeklerini gasp ederek dünya ekonomisinin % 90’ınına sahip durumdalar. Tüm değerleri üreten işçi ve emekçilerden oluşan 7 buçuk milyar insan ise dünya gelirinin sadece % 10’unu kullanarak yoksulluk ve açlık sınırında yaşamaktadır.

Gezegenimizin her bir toprak parçasına yerleşen sermaye, dünyayı ve tüm devletleri kendisine bağlı bir şirkete çevirmiş durumdadır.

Ekonomik yoksullaşma, zamlar, işsizlik, hak gaspları, bölgesel savaşlar, darbeler, mezhep çatışmaları, ulus-inanç-cins-etnik ayrımcılık,  tekçilik, ırkçılık, faşizm, savaş kışkırtıcılığı, suikastlar, güvenlik politikaları ve yasaları, muhalif güçlere yönelik hazırlanan saldırı planlarının tümü ABD, AB, Şanghay İşbirliği Örgütü gibi emperyalist bloklar ve denetimlerindeki diğer kurum ve işbirlikçiler tarafından kendi düzenlerini devam ettirmek için icra edilmektedir.

Emperyalizm, merkezileşip yaygınlaştıkça büyümekte; fakat yoksullaştırdığı kitlelere ürünlerini satamadıkça krize girmektedir. On yılda bir kendini tekrarlayan ekonomik krizlerin etkisi ise tüm dünyaya yansımaktadır. Kapitalist sitem, bir yandan yarattığı krizden çıkmak için faturayı; daha fazla zam, daha fazla baskı olarak halklara yüklerken, öte yandan birbirlerinin pazarlarına daha da fazla saldırmaktadırlar.

Ukrayna’da ve dünyanın birçok yerinde yaşanan işgal ve sömürü savaşları, artan zamlar ve baskı politikaları tam da bu kapitalist sistem krizinin sonuçlarıdır.

Başlayan her kriz daha büyük krizlerin de zeminini oluşturmaktadır. 2000‘lerde yaşanan kriz 2009’da daha büyük bir yıkımla tekrarlanırken 2020’de başlayan kriz onları on kat aşmış durumdadır.

Coğrafyamızda ise AKP-MHP iktidarı, hem dünyadaki efendilerinin savaş, sömürü ve zam politikasını birebir uygularken hem de gider ayak talan ve sömürü ile ezilen halkların olanaklarını yağmalayarak dünya ülkelerine göre daha büyük bir yıkım gerçekleştirmektedirler.

Uyguladıkları faşist, ayrımcı, sömürücü ve baskıcı politikalarla iktidarlarını ayakta tutmaya çalışmaktadırlar.

Bütün bu gelişmelere bağlı olarak; hem dünya ölçeğinde ve coğrafyamızda emek-sermaye çelişkisi üzerinden sınıfsal ifadesini bulan burjuvazi ile proletarya arasındaki çelişki derinleşmiş, hem de dünyadaki başlıca çelişmelerden olan emperyalist devletlerin birbirleriyle olan çelişkisi ve dünyanın ezilen halkları-ezilen uluslar ve emperyalist devletler arasındaki çelişki de kızışmıştır.

Tüm bunlara karşın yaşanan krizler karşısında insanlık bu düzeni istemediğini daha gür sesle ifade etmekte bu sisteme karşı mücadele her geçen gün daha da güçlenmektedir.

Federasyonumuz, özel mülkiyete, kâr amaçlı üretime ve azınlık yönetimine dayalı kapitalist emperyalist düzenin ortaya çıkardığı tüm bu eşitsizlikler dünyasının, ancak ve ancak toplumsal mülkiyeti, doğayı esas alan toplumsal üretimi, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve tam hak eşitliğine dayalı toplumsal yönetimi içeren sosyalizm ve komünizm ile ortadan kalkacağına inanmakta ve savunmaktadır.

Tüm dünya işçilerini, ezilen halkları, ezilen inançları, ezilen cinsiyet kimliklerini, doğasını korumak için direnenleri, haksızlığa uğrayanları; patrona-ağaya mecbur olmadığımız, birlikte üretip birlikte yönettiğimiz, söz, yetki, kararın bizlerde olduğu özgür, adil, eşit bir dünya için mücadeleye çağırıyoruz.

 

Sosyalizm

Savunduğumuz sosyalist sistem, tüm tekçi zihniyetlere, cinsiyetlere, milliyetlere ve inançlara uygulanan dayatmacılığın her türüne ve etnik ayrımcılığa karşı tam hak eşitliğine dayanır. Azınlık-çoğunluk ayrımı yapmadan, toplumun tümünün temel haklardan yararlanmasını savunur.

Savunduğumuz sosyalist sistem, devletin, partinin, ordunun, önderlerin, bürokratların kitleler karşısında hiçbir imtiyazını kabul etmez. İşçi sınıfı ve emekçilere ait olan sosyalist devlete ideolojik, politik, örgütsel olarak işçi sınıfı ve emekçiler önderlik eder.

Sosyalist yönetimde büyük işletmeler, hakların mülkiyeti haline getirilirken; halkların mülküne ve küçük işletmelerine dokunulmayacaktır.

Sosyalizmde yeraltı ve yer üstü kaynakları; sular, ormanlar, madenler, ulaşım, barınma, sağlık, eğitim, iletişim, banka, tarım, sanayi ve diğer hizmetler toplumsal mülkiyete dönüşecektir. Toplumun tüm maddi ve kültürel yaşam ihtiyaçları garanti altına alınacaktır.

Sosyalist yönetimde halklara baskı uygulanamaz. Sosyalist demokrasinin bir gereği olarak bütün halk kitlelerinin ve onların örgütlü tüm güçlerinin örgütlenme, ajitasyon ve propaganda özgürlüğü anayasal güvence altına alınır.

Proletarya ve emekçilerin devletinde, halkları ırkçı, ayrımcı politikalarla bölmeyen tüm örgütlenmeler kurulabilir.

Eski fikirler, eski alışkanlıklar, kafa-kol emeği, kır-kent çelişkisi, toplumsal cinsiyet çelişkisi, ulus ve inanç çelişkisi kültürel dönüşüm ve mücadele ile ortadan kalkacaktır. Açık ideolojik mücadele, sosyalizmin sürdürülmesi ve ilerletilmesinde vazgeçilemez bir araçtır.

Şiddeti, tutuklamaları, yasaklamaları reddederek; kültür devrimleri ile kitlelerin ideolojik mücadeleyi özgürce yürütmesi garanti altına alınır.

Sosyalist yönetimde tüm yasalar, genel ve eşit oy hakkı temelinde şekillenen komün, konsey, meclis gibi taban örgütlenmelerinde kararlaştırılır.

Yürütmeler, aşağıdan yukarıya doğru her an görevden alabileceği şekilde mahalle, köy, bucak, ilçe, il, bölge meclis ve komünlerin seçilen temsilcilerinden oluşturulur.

Federasyonumuzun savunduğu sosyalist yönetimin örgütlenmesinin temel ilkesi; ‘Tüm iktidar, söz, yetki, karar komünlere, konseylere, meclisleredir.

 

Emek Cephesi

Federasyonumuz, iş koşulları, iş güvencesi, temel haklar, emeklilik, asgari ücret, örgütlenme ve diğer tüm konularda var olan sorunların tamamen kapitalist sistemden kaynaklandığını, dolayısıyla bu alandaki mücadelelerin esasının burjuvaziye ve onun iktidarlarına yöneltilmesi gerektiğini savunur.

Günümüzde dört kişilik bir ailenin asgari geçim sınırı 20 bini bulurken açlık sınırı 6 bine yükselmiştir. İktidarın belirlediği asgari ücret ise 4.250 TL ile açlık sınırının altında kalmıştır.

Enflasyon ve TL’nin değer kaybında rekor üstüne rekor kırılırken iktidar ekonomik alanda son yüz yılın en büyük yoksulluğunu açığa çıkarmıştır ve halkların olanaklarını yandaşlara peşkeş çekmektedir. İktidar, 20 yılda sendikaları işlevsiz hale getirerek; emeğin örgütlenmesinin engellendiği, işten çıkarma ve düşük ücret noktasında sermayeden yana tavır alındığı, grev ve toplu sözleşmelerde sermayeden yana lokavt hakkının kullanıldığı, sermayenin sömürüsünün önünün açıldığı bir siyaset izlemektedir.

Tüm bu saldırılara karşın yüzlerce iş yerinde direniş sergileyen işçi ve emekçiler, birçok alanda direnişler ve grevler yaptılar. Bu krizin yükünün emekçilere yüklenmesini kabul etmiyoruz. Bu anlamıyla 2. Olağan Kurultayımız, işçi ve emekçilerin direnişlerini selamlıyor. Sermaye ve iktidarlarının saldırılarını boşa çıkarmak için tüm işçi ve emekçileri örgütlenmeye ve mücadeleye katılmaya çağırıyor.

Federasyonumuz, toplumsal üretimin; sanayi, tarım, hizmet alanlarının ortak emeğiyle üretilmesi nedeniyle örgütlenmelerinin de özgünlüklerini koruyarak, sendika-kooperatif ve meslek örgütlenmelerinin çatı örgütlenmelerinde birleştirilmesini savunur ve bunu için mücadele yürütür.

Son dönemde güvencesiz çalıştırılmadan kaynaklı yüzlerce işçi yaşamını yitirmiş binlercesi de engelli hale gelmiştir. Federasyonumuz, iş cinayetlerinin tüm sorumluluğunun devlet tarafından üstlenilmesini savunur, sağlığı bozulan ve iş “kazası” sonucunda çalışamayacak durumda olan işçilerin tedavi ve bakımlarının sosyal güvence altına alınması için mücadele yürütür.

Sosyalist Meclisler Federasyonu’nun emek cephesinde savunduğu temel yönelim kafa ve kol emeğiyle yaşamı üreten işçi ve emekçilerin meclis, komün ve konseyler aracılığıyla kendi geleceklerini belirledikleri bir yönetim biçimi olan sosyalizmi savunmaktır. Emek alanındaki tüm reform ve hak alma mücadelelerini bu temel yönelime uygun olarak ele alır ve yürütür.

 

Kadın

Federasyonumuz özel mülkiyet dünyasına bağlı olarak kadının; ekonomik, siyasal, sosyal, politik ve psikolojik baskıya, sömürüye ve şiddete maruz bırakılmasına karşı mücadele eder.

Mevcut iktidar kadın kazanımlarını ortadan kaldıran, kadınları ev içine hapseden, kadın katliamlarının önünü açan yasaları destekleyen bir anlayışla hareket etmektedir. İstanbul Sözleşmesinin feshedilmesi, 4. ve 5. yargı paketlerinin çıkarılması, iyi hâl indirimleri, sitemin eril zihniyetini ayyuka çıkarmaktadır.

Her yıl bu politikalardan dolayı yüzlerce kadın katledilmekte, on binlercesi şiddete maruz bırakılmaktadır. Buna karşı her alanda kadın direngenliği ve mücadelesi büyümektedir. Kurultayımız, Kadın hakları için sokakta, evde, iş yerinde, yaşamın her alanında yükselen kadın mücadelesini selamlıyor.

Federasyonumuz, kadının baskı görmesine, ezilmesine, iradesizleştirilmesine, kimliksizleştirilmesine, kapitalist ve emperyalist sisteme yedeklenip; işçi sınıfı içerisinde ucuz iş gücü olarak görülmesine ve ev içi emeğinin görünmemesine karşı tam hak eşitliğini savunur ve bunun için mücadele yürütür.

Federasyonumuz, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı ekonomi, bilim, ideoloji, teori, siyaset, kültür alanında kadını esas alan eşitlikçi anlayışları savunur ve bunun için mücadele yürütür.

Pozitif ayrımcılık, kota sistemi, özgül örgütlenmeler ve özel politika uygulamaları aracılığıyla yaşamın her alanında kadının özneleşmesini destekleyen federasyonumuz, kadın örgütlenmelerinin farklı mücadele alanlarındaki en geniş katılımlı kadın meclislerini savunur.

 

LGBTİ+

Federasyonumuz erkek-egemen sistem içerisindeki toplumun her alanında yaşanan cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi ben kaynaklı ayrımcılık, inkâr, sosyal-siyasal dışlanma, ötekileştirme ve nefret suçlarını reddederek buna karşı mücadele yürütür.

LGBTİ+’ları geleneksel ahlâk anlayışı ile ele alan iktidar, bu politikalarıyla nefret suçları ve nefret cinayetlerinin artmasını meşrulaştırmaktadır. Yaşam ve mücadele alanlarını daraltan sistem, onur yürüyüşlerini yasakladığı gibi askerde ve hapishanede ağır baskılara maruz bırakmaktadır.

Son dönemlerde toplumda artan bilinç ve duyarlılığı arttırmada tüm demokrasi güçlerine büyük görevler düşmektedir.

Federasyonumuz LGBTİ+’ların sağlık, eğitim, barınma, ulaşım, çalışma hayatı, istihdam ve sosyo-kültürel alanlarda tam hak eşitliğini savunur ve bunun için mücadele eder.

Federasyonumuz, toplumsal kimliklerin eşitsiz güç ilişkileri içerisinde bulunduğu, kimlik hiyerarşisine, sömürüye, cinsiyetçiliğe, şiddete, ayrımcılığa maruz kalan kimliklerin özgürleşeceği sosyalist bir dünyayı hedefler, savunur ve bunun için mücadele eder.

 

Gençlik

Federasyonumuz, sosyalist bir perspektifle, toplumun en dinamik kesimi ve geleceğin sahibi olan gençliğin yaşamını olumsuz yönde etkileyen her türlü geleceksizleştirmeye karşı mücadele eder.

Mevcut iktidar uyguladığı politikalarla gençliği geleceğe yönelik umutsuz hale getirmiş durumdadır. Sınav sistemleri, bilimsel eğitimden uzaklaşma, mülakat uygulaması ile yandaş siyaset izleme, istihdam alanı yaratmama nedeni ile açığa çıkan yoğun işsizliğin en belirgin kesimini gençlik oluşturmaktadır.

İktidar, politik gençliğe yaptığı baskılarla örgütlenmelerini gerilettiği için gençlik içinde madde bağımlılığı artarak genel bir sorun haline dönüşmüştür. Tüm bu sorunlardan dolayı intiharlar artmış, gençler, başka ülkelerde yaşamayı ister hale gelmiştir.

Eğitim bütçesindeki kısıtlamalar, araştırma, barınma, eğlence, kültürel aktivite, spor gibi alanlardaki yetersizlikler önemli bir sorun olarak gündeme gelmektedir.

Demokratik temelde sürdürülen en küçük hak arayışı, düşünme, fikir belirtme ya da itiraz, yıllara varan cezalar ve eğitimden uzaklaştırma olarak gençliğe yansıtılmaktadır.

Federasyonumuz, gençliğin iş, öğretim, araştırma ve sosyal yaşamına ilişkin yeni politikalar üretme, gençliğin ve toplumun sorunlarının çözümü için meclisler kurma, sendikal alanda gençlerin özgün sorunlarını sahiplenme, maddi sorunların çözümü ve spor, kültür gibi sosyal aktivitelerinin artırılması için çalışmalar yürütür.

Eğitim-öğretim kurumlarının “söz yetki karar öğrencilere ve eğitim emekçilerine” şiarıyla akademik-demokratik alanlarda özgür, eşit, bilimsel, parasız ve anadilde eğitim hakkının yaşamsallaştırılması mücadelesini yürütür.

Eğitim sonrası tüm gençlerin iş hakkının devlet tarafından garanti altına alınması için mücadele yürütür.

 

Ulus ve Milliyetler

Federasyonumuz, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını kayıtsız, şartsız savunur. Çok uluslu dünyanın her bir coğrafyasında faşist nitelikli tekçi anlayışları reddeder. Ulus ve milliyetlerin tüm demokratik taleplerini destekler ve bunun için mücadele eder.

Türk ve Kürt ulusu başta olmak üzere Arap, Laz, Çerkez, Ermeni, Zaza, Roman, Pomak, Süryani, Abhaza ve diğer milliyetler ile çok kültürlü bir coğrafyada yaşamamıza karşın yüz yıldır, tekçi faşist zihniyetlerce uygulanan asimilasyon ve inkâr politikalarıyla bu zenginlik yok edilmeye çalışılmıştır.

Kürtler ve Ermeniler başta olmak üzere, baskı ve asimilasyon politikalarına karşı çıkanlara onlarca bireysel ve toplu katliam, sürgün ve asimilasyon uygulanmıştır.

Maalesef günümüzde de var olan iktidar demokratik çözümlerle bu sorunları ortadan kaldırmak yerine; asimilasyon, savaş, çatışma ve düşmanlaştırma siyaseti uygulamaya devam etmektedir.

Parti kapatmadan kayyumlara, kumpas davalarından yoğun tutuklamalara, siyaset yasaklarından esir tutmaya, provokasyonlardan toplumu düşmanlaştırmaya kadar her tür baskı yöntemi uygulanmaktadır.

Tüm bu saldırılara rağmen halkları birbirine düşman edemeyen egemenler, başarısızlığa uğramakta ve daha fazla pervasızlaşmaktadırlar.

Kurultayımız, tüm bu baskı ve asimilasyon politikalarına karşı mücadele yürüten esir siyasetçi siper yoldaşlarımız şahsında özgürlük mücadelesi yürütenlere selamlarımızı iletiyor.

Bizler, coğrafyamızdaki farklı ulus ve milliyetlere mensup işçi ve emekçiler olarak farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görerek bu tekçi zihniyeti alt edip çok dilli, çok kültürlü, çoğulcu, demokratik bir sistem inşa edeceğimize inanıyoruz.

Ulus ve milliyetler sorununun çözümüne ilişkin; bütün milliyetlerin ve dillerin tam hak eşitliğinin garanti altına alınmasını savunan federasyonumuz, hiçbir zorunlu dilin olmadığı, isteklerine bağlı olarak halka bütün yerel dillerin öğretildiği, okulların açıldığı, tüm bunların hayata geçmesi için tamamen demokratik, yerel, kendi kendini yönetim perspektifiyle yaygın bölgesel ve kültürel özerklikleri savunur.

Şiarımız; bütün uluslar ve milliyetler için tam hak eşitliği, ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı ve bütün ülkelerin işçi ve ezilen halklarının birliğidir.

 

İnanç

Federasyonumuuz, coğrafyamızda bizzat devlet eliyle inançlar ve ibadethaneler temelinde sözde laiklik savunusu ile Türk- İslamcı bir ayrımcılık uygulandığını bilir ve bu anlayışa tavizsiz karşı çıkar.

Coğrafyamızda Aleviler, Hıristiyanlar, Ezidiler ve diğer ezilen inançlara ve ibadethanelerine ve materyalistlere yönelik yasaklamaların yanında, eğitim, kültür ve her alanda uygulanan egemen inanç dayatmaları yaşanmaktadır. Coğrafyamızın son yüz yıllık tarihine baktığımızda, bu nefret siyasetinden dolayı birçok azınlık inanca yönelik toplu ve bireysel katliam yaşanmıştır.

Federasyonumuz, tüm bu baskıların ve katliamların ortadan kalkması için din ile devlet işlerinin birbirinden ayrıldığı ve devletin din işlerine karışmadığı, inanç ve inançsızlık özgürlüğü temelinde laik bir anlayışı benimser.

Devlet ve politik kurumların, inançlar ve inançsızlık karşısında tarafsız ve eşit davranmasını savunur.

Federasyonumuz hâkim inançların, inançsızlar ve ezilen inançlar üzerinde tahakküm kurmasını reddeder. İnancın devlet tekelinden çıkmasını savunur. Bütün insanların kendi inançlarını başka inançlara ve kimliklere karşı nefret eylemi ve söylemi haline getirmemek şartı ile özgürce yaşamalarını savunur.

Federasyonumuz, inançlar konusunda tam hak eşitliği ilkesiyle hareket eder. Bir inancın diğer bir inanç üzerindeki baskısını ve ayrıcalığını reddeder ve ezilen inançların demokratik muhtevalı bütün taleplerini destekler ve mücadelesini yürütür.

 

Ekoloji

Üzerinde yaşayacağımız bir dünya ve evren kalmayacaksa toplumsal alanda sürdürdüğümüz eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelelerimizin de anlamsızlaşacağı açıktır.

Kapitalist-emperyalist sistem kâr uğruna, dünyanın her karesini geriye dönüşümsüz biçimde yok etmektedir. Yine bu sistemin parçası olan Türkiye-Kuzey Kürdistan’da AKP-MHP iktidarı ve özel şirketler üzerinden bir yıkım ve kriz süreci yaşatılmaktadır.

Kaz Dağları’ndan Karadeniz’e, Cerattepe’den Munzur’lara, Kanal İstanbul’dan Güney Marmara’ya, Hasankeyf’ten Ermenek Vadisi’ne, zeytinlikler den kıyılara, su havzalarından nehir yataklarına, sit alanlarından ormanlara kadar tüm alanlar yağmalanmaktadır.

Barajlar, HES’ler, nükleer santraller, altın ve diğer maden arama ve kullanım teknikleri, kentleşme ve arazilerin ranta açılması, ormanlık alanların, vadilerin, kıyıların, tarlaların, meraların yok edilmesi; toplumsal krizle iç içe geçen bir ekolojik kriz gerçekliği yaratmaktadır.

Doğa talanına ve tahribatına dur demezsek, geriye yaşanılır bir coğrafya bırakmayacaklar . 85 milyonu, coğrafyamızın her karışı için mücadeleye çağırıyoruz.

Federasyonumuz, enerji, hammadde, ulaşım, kentleşme, üretim ve yerleşim temelinde doğadan yararlanırken doğanın kendisini yenileyebileceği, doğal yaşam alanlarında diğer canlıların hayatını en az etkileyen, iklim dengesini bozmayan yenilenebilir enerji ve üretim anlayışını savunur, diğer anlayışlara ise karşı çıkar ve mücadele eder.

Federasyonumuz, ekoloji mücadelesini sınıf mücadelesinin stratejik alanlarından biri olarak görür. Doğayı, mülk olarak gören anlayışlara karşı çıkarak insanın, doğanın sahibi değil, parçası olduğu anlayışından hareket eder. Doğadaki tüm canlı ve cansız varlıkların haklarını koruyarak doğal bir dengede kalmasını savunur.

 

Hayvan Hakları

Sosyalist Meclisler Federasyonu, bitki ve hayvanlar alemine mensup her canlının doğal dengenin parçası olduğu anlayışından hareketle ayrım yapmaksızın her canlının yaşam hakkını savunur.

Federasyonumuz, eğlence amaçlı kurulan hayvanat bahçelerine, hayvan ticaretinin yanı sıra hayvanların kobay olarak kullanılmasına, hayvan cinayetlerinden hayvanların eğlence amaçlı avlanmasına, hayvan yarışlarına, sporlarına, dövüşlerine ve hayvanlara eziyet edilmesine karşı çıkar.

Federasyonumuz, yaban hayatının korunması için çalışma yürütürken, sokakta ya da evde yaşayan evcil hayvanların barınma, beslenme, sağlık hakları gibi konularda hayvan hakları kurumlarının denetiminde; kısırlaştırma, barınak, tedavi ve sahiplenme çalışmalarının devlet olanaklarının tam kullanılması ile yapılması için mücadele yürütür.

 

Sağlık, Eğitim, Konut, Ulaşım, İletişim

Sosyalist Meclisler Federasyonu, insanın temel hakları olarak gördüğü sağlık, eğitim, ulaşım, iletişim, konut ihtiyacının toplumsal gelirden sağlanan kaynaklarla eşit ve parasız bir şekilde karşılanmasını savunur. Her ne gerekçeyle olursa olsun insanın temel ihtiyaç ve haklarının kısıtlanmasına karşı çıkar.

Ekonomik ve siyasal kriz sonucunda işçi ve emekçi aylıkları en fazla %50 artarken; vergiler ve şirket zamları ile temel ihtiyaçlara %500’ler düzeyinde yansımaktadır. İnsanlar, bu nedenlerden dolayı temel ihtiyaçlarını karşılayamamakta ve her geçen gün daha zor koşullara maruz bırakılmaktadırlar.

Sermayeye hizmet eden mevcut iktidar, bu alanları şirketler ve iktidar için kâr sağlanan rant alanlarına çevirmiş durumdadır. Ulaşımdan iletişime, inşaattan enerjiye, kiralardan tedavi masraflarına, eğitimden iletişim giderlerine kadar büyük bir ücret artışı ile sömürü derinleşmiş durumdadır.

Federasyonumuz, tüm bu rant anlayışlarına karşı çıkarak eğitim alanında özgür-parasız-sınavsız-anadilde, bilimsel, eşit eğitimi savunur.

Federasyonumuz, barınma ve konut hakkının herkesin hakkı olduğu bilincinde olarak doğayı ve çevreyi merkeze alan bir şehirleşme siyasetiyle sorunların çözülmesini savunur.

Federasyonumuz, zengin fakir ayrımı yapan sağlık anlayışını reddeder, herkese eşit sağlık hizmeti sunulmasını savunur.

Federasyonumuz, hava, deniz, kara demiryolu ulaşımında en hızlı ve ekonomik olan toplu taşıma sistemleri savunur. Ulaşımda uygulanan tüm ayrımcılığa karşı çıkar.

Federasyonumuz, iletişim alanında insanların haber alma ve iletişim hakkı temelinde tüm iletişim araçlarının halklara, parasız bir şekilde sunulmasını savunur ve bu doğrultuda mücadele yürütür.

 

Çocuk

Federasyonumuz, tüm çocukları geleceğin sahipleri olarak görür, bakım ve eğitiminin tüm toplum ve devlet tarafından üstlenilmesini savunur. Çocukların çalıştırılmasına karşı çıkar.

Sokakta yaşamaya mecbur bırakılan çocukların sorununun bütünlüklü bir politikayla sonlandırılması için mücadele eder. Çocukların sağlık, anadilinde eğitim-öğretim, giyim, gıda gibi tüm ihtiyaçlarının ücretsiz bir şekilde sağlanmasını savunur.

Federasyonumuz, çocuk istismarı ve her tür şiddete karşı en ağır cezaların uygulanması için mücadele yürütür.

Federasyonumuz, henüz bir sınıfa mensup olmayan 16 yaş altındaki çocukların toplum bilinci, doğa bilinci, sağlık bilinci, eğitim bilinci, çocuk hakları, kötü alışkanlıklara karşı mücadele gibi her türlü toplumsal alanda eğitilmeleri, kendi haklarını savunmaları ve dayanışma inisiyatiflerinin gelişmesi için çocuk meclislerinin kurulmasını savunur.

 

Kültür – Sanat

Federasyonumuz, Kültür-sanat çalışmalarının ve bu alandaki üretimlerin en geniş kitlelere taşınması perspektifinden hareket ederek; sanat atölyeleri, eğitim ve üretim merkezleri açılarak; sanat yapmak isteyenlere profesyonel-amatör ayrımı yapılmadan parasız bir şekilde sunulmasını savunur.

Sanatın metalaştırılmasına, yasaklanmasına karşı çıkarak, sanatın ezilenlerin hizmetinde olması anlayışını savunur.

Fakat maalesef, bugün iktidarda olan zihniyet, sanata ve sanatçıya düşman bir siyaset yürütmektedir. Konserlerin, Kürtçe müziğin, heykellerin, tiyatroların karikatürlerin, romanların, şiirlerin, kitapların, filmlerin, kısacası; sanatın tüm dallarının yasaklandığı bir dönem yaşamaktayız.

Sanatçılara, aydınlara, bilim insanlarına yazdıkları, tavır sergiledikleri ve ürettiklerinden dolayı davalar açılmakta, ihraç edilmekte, tutuklanmakta ve sanatçılarsa bu baskı koşullarında, konser hakkı ve özgürlüğü için ölüm orucunda yaşamını yitirmektedir.

Tüm bunlara karşın, sanatın dalları ve sanat emekçileri tarihin en duyarlı tutumlarını sergilemeye, birbirlerini sahiplenmeye devam etmektedirler.

Tüm gerici zihniyetlere rağmen ne sanat ne de sanatçı, aydın ve bilim insanları geri adım atmadan eleştirmeye, itiraz etmeye, toplumu aydınlatmaya devam etmektedirler.

Coğrafyamızı karanlığa boğmaya çalışanlara inat kültür-sanat alanında türkülerimizin, şiirlerinizin, danslarımızın, karikatürlerimizin, resimlerimizin, tiyatrolarımızın, filmlerimizin kısaca kültür ve sanatın tüm ürünlerinin topluma aydınlık taşıması için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Federasyonumuz, bu alanda toplumsal mücadele içerisinde güçlü bir kültür-sanat cephesi yaratma hedefiyle hareket eder ve bunun için mücadele eder.

Kültür sanat, bir mücadele alanıdır. Bu anlamıyla bu alanda ortaya çıkan bütün ileri birikim ve kazanımları “Yüz çiçek yan yana açsın, yüz fikir akımı birbiriyle yarışsın” perspektifiyle ileriye taşımaya, söz, yetki, kararın; bilim, sanat ve kültür meclislerinde olduğu bir geleceği inşa etmeye devam edeceğiz.

 

Savaş, Ordu ve Anlaşmalar

Federasyonumuz, haksız savaşların tümüne karşı çıkar. Emperyalist güçlerin kâr uğruna dünyanın değişik parçalarında gerçekleştirdiği tüm işgallere karşı mücadele yürütür. Haklı savaşlardan ve direnişlerden yana tavır alır.

Son 10 yılda emperyalistler ve desteklediği ülkeler, yaşadıkları siyasal ve ekonomik krizleri aşmak için birçok bölgesel savaş ve işgali güvenlik gibi gerekçeleriyle meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Mevcut iktidarın güvenlik gerekçesiyle Suriye’de giriştiği işgalci durum bunun en açık örneğidir ve kabul edilemezdir.

Aynı şekilde Rusya’nın Ukrayna işgali uzun yıllar sonra, bir emperyalist ülkenin sömürgeleştirme girişimi olarak gündeme gelmiştir.

Bölgesel bir durumu aşıp dünyayı tehdit eden Ukrayna işgali, geçmişe oranla çok daha yüksek perdeden 3. Dünya savaşı ve nükleer savaş tehdidini dile getirmiştir.

Dünyayı bu felaketten kurtarmanın tek yolu; gerek ülkemiz ve gerekse de dünya halkları olarak kendi egemenlerimiz dahil her türlü işgale, savaş kışkırtıcılığına ve haksız savaşa karşı kararlı duruş sergilemekten geçmektedir.

Federasyonumuz, nükleer silahlanma başta olmak üzere; insanlığı ve ekolojiyi tehdit eden silahlanmaya ve haksız savaşlara karşı mücadele yürütür.

Zorunlu ve paralı askerliğe karşı çıkar. Vicdani retçilerin ve herhangi bir sebeple askerlik yapmak istemeyen insanların taleplerini destekler.

Federasyonumuz, dünya halklarının ve doğanın zararına olan tüm açık ve gizli anlaşmaların halka açıklanarak iptal edilmesini savunur.

 

Adalet – Hukuk

Federasyonumuz, kendi içindeki disiplin uygulamaları da dâhil dünyanın tüm ülkeleri için; insan hak ve özgürlüklerini esas alan kuvvetler ayrılığını savunur. Yasama, yürütme ve yargının tekelleşmesine ve siyasallaşmasına karşı çıkar.

İktidarın gerici yasaları ve politikalarıyla halkın ve siyasetçilerin üzerinde bir baskı aracına dönüşen kolluk ve yargı mercileri, iktidarın isteğine göre muhalif kesimlere cezalar ve yasaklar yağdırmaktadır.

Tekelleşen ve siyasallaşan yargı eliyle; demokratik etkinliklere katılan sosyalistler, hakkını isteyen öğrenciler, doğasını koruyan köylüler, doğru haber yapan gazeteciler, demokratik itiraz hakkını kullanan aydınlar, fikrini ifade eden siyasetçiler, yaşam hakkı için mücadele eden kadınlar ve tüm kesimler yargı eliyle sindirilmeye çalışılmaktadır.

İflas eden iktidarlarını koruyamaz hale gelen zihniyet, artık insanları, işiyle, özgürlüğüyle, ailesiyle, mülkiyetiyle, geleceğiyle, yaşamıyla tehdit eder hale gelmiştir.

Tüm bu adaletsiz duruma itiraz eden coğrafya halkları ve ilerici hukuk kesimlerinin mücadelesi sonucunda; iktidarın politikaları tamamen teşhir olmuş ve mevcut iktidarın yargı kurumlarına ve politikalarına güven en düşük düzeye inmiştir.

Sosyalist Meclisler Federasyonu olarak; halka karşı, sermaye ve onun iktidarlarını koruyan, temel hak ve özgürlüklere düşman olan her tür yargıyı ve adalet anlayışını reddediyoruz.

Federasyonumuz, işkence, baskı, izolasyon ve idam gibi cezai yaptırımlara karşıdır. İnsanların özel hayatına dokunan gizli dinleme, gizli çekim vb. uygulamaları ve yasaları reddeder.

Federasyonumuz, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün savunulduğu; söz, yetki ve kararın işçi sınıfı ve emekçilerde olduğu, tüm sosyal kimliklerimizde tam hak eşitliğinin uygulandığı doğayı ve tüm canlı-cansız varlıkları koruyan demokratik sosyalist bir anayasa ve temel kanunları savunmaktadır.

 

Yerel Yönetimler

Sosyalist Meclisler Federasyonu, ilke olarak işçi ve emekçilerin yönetimden dışlandığı, yerellerin yok sayıldığı, bir avuç insanın merkezden halk adına sürdürdüğü tüm egemen yönetim sistemlerine karşıdır.

Üretimin, yönetimin ve denetimin yerelde halk meclisleri tarafından sağlandığı şeffaf, denetlenebilir, katılımcı bir demokrasi anlayışını savunur.

Federasyonumuz, bu anlayışı savunan kurumlarla kurduğu ittifaklarla 18 yıldır yerelde yaşam, yerelde üretim, yerelde yönetim anlayışıyla söz, yetki, kararın kitlelerde olduğu, kitlelerin kendini, kentini, ekonomisini, yaşamını yönettiği bir yerel yönetimler anlayışını savunarak hayata uygulamaya çalışmaktadır.

Federasyonumuz, önemli tecrübeler biriktirdiği bu çalışmaların daha güçlü ve yaygın pratiklere dönüşmesi için geniş ittifaklar kurmayı ve dünyadaki tecrübelerden yararlanarak daha da ilerletmeyi hedeflemektedir.

 

Parlamento

Parlamento çalışmasını taktik bir politika ile ele alan federasyonumuz; iç savaş, işgal, darbe gibi parlamento alanında çalışmanın koşullarının kalmayacağı dönemler dışında, siyasal kazanımlar için bu alanın araçlarını ve örgütlenmelerini reddetmez.

Parlamento alanında işçi ve emekçilerin, ezilenlerin haklarının savunulması, dile getirilmesi, topluma yönelik yapılan gerici yasalara karşı çıkılması, emekçilerin ve ezilen sosyal kimliklerin haklarına saldıran gerici partilerin teşhir edilmesi, doğanın savunulması ve sistemin teşhir edilmesi anlayışını savunur.

 

İletişim ve Basın

Federasyonumuz, iletişim hakları üzerindeki baskıların kaldırılarak; iletişim alanında, insanların özel yaşamlarına yönelik yapılan tüm saldırılara karşı çıkar ve hangi koşulda olursa olsun tüm insanların bilgi alma-haberleşme ve sosyal ihtiyaçlarını karşılama haklarına sahip olmasını savunur.

Mevcut iktidar, dinlemeleri, gizli tanıkları ve sosyal medya paylaşımlarını gerekçe göstererek milyonlarca insana davalar açmakta ve bir bütün toplumun iletişim alanındaki özel yaşamını baskı altında tutmaya, susturmaya çalışmaktadır.

Mevcut iktidar tarafından icra edilen ve kamuoyuna yansıyan politika ya da pratikleri eleştiren, haber ve yorum yapan gazeteciler hakkında davalar açılmakta, yüzlercesini tutuklanmakta ya da sürgüne gitmek zorunda bırakmaktadır.

Tüm bu saldırılar karşısında, toplumun büyük bir bölümü, basın kuruluşları ve emekçileri büyük bir direnç göstererek, doğru haber alma hakkımızı sağlamaya devam etmektedirler.

Tüm basın emekçilerini saygıyla selamlıyor ve tutuklu gazetecilerin derhal serbest bırakılmasını istiyoruz. Haklı davamızdan asla vazgeçmeyecek ve doğruları söylemeye devam edeceğiz.

Temel bir hak olan iletişimin, toplumsal gelirden sağlanan kaynaklarla eşit ve parasız hale getirilmesini savunan federasyonumuz, tüm medya tekellerine karşı çıkar ve iletişim işletmelerinin tümünün halkın mülkiyetine çevrilerek insanların hizmetine sunulmasını savunur.

Federasyonumuz, yazılı, sözlü, görsel sosyal medya üzerindeki her türlü sansüre, baskı ve engellemelere, akreditasyona, devlet kontrolüne karşı çıkarak insanların ve canlıların temel haklarını esas alan bir anlayışla basın özgürlüğünü savunur.

 

Göçmenlik ve Seyahat Özgürlüğü;

Federasyonumuz, mültecilere yönelik politikada öncelikle bu sorunu yaratan yoksullaşma ve savaşlara karşı çıkar.

Son süreçte, göçmenler üzerinden yapılan ırkçı saldırılar iç faşistleşmenin aracına çevrilmiş durumdadır.

Bu konuda asıl suçlu AKP-MHP iktidarıdır. Çünkü bu iktidar bir yandan yürüttüğü savaş kışkırtıcılığı ve komşu ülkelerdeki savaşın parçası olurken, diğer taraftan ise savaşı çıkaran emperyalist ülkelerle göçmen anlaşması yaparak ülkemizin kaldıramayacağı sayıda mülteci ve göçmeni para karşılığında ülkede tutmuştur. Bu durum ülkemizdeki göçmenlerin ucuz iş gücü, yozlaşma ve eğitim sürecinden uzak bırakılmalarıyla mağdur edilmelerine neden olmuştur.

Yapmamız gereken tek doğru politika, iktidarı savaş kışkırtıcı politikalardan vazgeçirmek, Avrupa ile yapılan tüm göçmen anlaşmalarının feshedilmesini sağlamak, sonrasında ise ülkemizin kaldırabileceği sayıda göçmeni kabul ederek; göçmenlerin barınma, eğitim, istihdam ve demokratik yaşama katılmasını sağlamaktır.

Milyonlarca insanımızın mülteci, göçmen, geçici işçi ve öğrenci olarak Avrupa başta olmak üzere farklı ülkelerde uğradığı faşist politikaların benzerinin ülkemizdeki faşist zihniyetler tarafından göçmenlere uygulamasına izin vermemeliyiz.

Federasyonumuz, sebebi ne olursa olsun seyahat ve yer değiştirme özgürlüğünü benimser. Sınırlara, pasaport-vize uygulamalarına ve tüm diğer engellere karşı çıkarak, her bireyin dünyanın istediği coğrafyasına gitme, yerleşme, demokratik hayata dâhil olma ve çalışma haklarına sahip olması gerektiğini savunur.

 

Birlik ve İttifak

Sosyalist Meclisler Federasyonu; sınıfsal temellere dayandırdığı birlik ve ittifakları, özgür, eşit, sınırsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya kurmada stratejik bir araç olarak savunduğu cephe siyasetine bağlı olarak ele alır.

Federasyonumuz, asgari ve azami programı, genel siyasal görüşleri, örgütsel yapısı ve mücadele yöntemlerinde esasta ortaklaştığı kurumlarla örgütsel birliği savunur.

Bu yaklaşım doğrultusunda 20 yılı aşkın bir süredir birlik zeminimiz olan partizanlar başta olmak üzere Kaypakkayacı tüm kurum, grup ve bireylerin örgütsel birliğini savunmaktayız.

Kurultay irademiz bir kez daha kurum, grup ve kişi ayrımı yapmaksızın tüm Kaypakkayacı güçlere;  ideolojik mücadeleyi yadsımadan, komünizm mücadelesini güçlendirmek için ilkeli temeller üzerinden, birleşme çağırısını yinelemektedir.

Federasyonumuz, anti-kapitalist, anti-emperyalist, anti-faşist, anti-cinsiyetçi, anti-türcü niteliğe sahip olan sosyalist ve demokratik kurumlarla, demokrasi, temel hak ve özgürlükler alanında olanakların paylaşılması, dayanışma ve ortak kurumsallaşmalar üzerinden ittifakları savunur.

Geçmişte birçok ittifak içinde yer alan federasyonumuz, halihazırda, halkçı yerel yönetimler, insan hakları, yayın, kadın, gençlik, birleşik mücadele güçleri, HDP, HDK, 7’li ittifak (HALKEVLERİ, TİP, TÖP, EMEP, HDP,EHP, SMF) ve yerellerde emek ve demokrasi, ekoloji gibi ittifaklar içinde yer almakta ve mücadele etmektedir. Kurultayımız, tüm ittifak bileşenlerimizi mücadele coşkusuyla selamlar ortak mücadelemizde başarılar diler.

Federasyonumuz, tek doğru bende anlayışını reddederek, sosyalizme örgütlü kitlelerin ve onun sayısız örgütlerinin ortak mücadelesiyle ulaşılacağına inanır.

Örgütsel bağımsızlık, ajitasyon ve propaganda da serbestlik ilkesiyle ittifak yaptığı hiçbir kuruma hiçbir gerekçeyle dayatmada bulunmaz ve yapılan dayatmaları kabul etmez. Temel ilkelerden ve ideolojik mücadeleden vazgeçmeden esnekliği esas alır.

Benmerkezci tutumlara ve ayrıştırmalara karşı çıkar, işçi ve emekçileri temsil eden dost kurumları, sömürücü ve baskıcı sınıf ve kurumlara karşı her bir alanda ortak mücadeleye çağırır.

 

Enternasyonalizm

Emperyalist sistem, çok uluslu şirketler süreci ile sermaye için tüm sınırları ortadan kaldırmış ve sömürü ve baskı politikalarını tüm dünyaya yaymış durumdadır.

Çok uluslu sermaye tekelleri ve iktidarlarının oluşturdukları birlikler, merkezi bir yönelimle kendi sistemlerini icra ederken buna karşı dünya işçi sınıfı, emekçi ve ezilenlerinin de mücadelelerini birleştirmeleri zorunlu bir hale gelmiştir.

Bundan 170 yıl önce komünist ustalar bu gerçeği görerek tüm dünya işçileri birleşin sloganını attılar. Komünist manifesto ile bunu ilan ettiler. Yüz yılı aşkın bir zaman sürecinde sermaye; Avrupa Birliği, Şanghay, NATO, G20, BM gibi birliklerle neredeyse tek bir merkez gibi konumlanırken işçi sınıfı ve emekçiler, gerilemeler yaşamış durumdadır.

Sömürü ve baskı her yerdeyse, mücadele ve direnişte her yerde olmalıdır. Buradan dünyanın her bir karesinde ezilenler için sürdürülen mücadeleleri selamlıyoruz.

Federasyonumuz, Türkiye/Kuzey Kürdistan’da yürüttüğü mücadeleyi tüm enternasyonal mücadelenin bir parçası olarak görür. Dünyanın her bir coğrafyasında sürdürülen haklı mücadeleyi de kendi mücadelesi olarak görür ve sahiplenir.

Federasyonumuz, bu bilinçle her türden milliyetçiliğe, bölgeciliğe, sınırlara ve parçalanmaya karşı dünyanın her coğrafyasındaki işçi sınıfı ve emekçiler, sosyal kimlikler ve çevre alanındaki örgütlenmelerle bağımsız çizgisini ve örgütsel yapısını koruyarak, ideolojik mücadeleyi ötelemeden, tecrübelerin paylaşılması ve mücadelenin ortaklaştırılması temelinde enternasyonal örgütlenmeler oluşturmayı görevi olarak görür.

 

Örgütlenme Modeli Olarak Meclis Anlayışımız

Sosyalist Meclisler Federasyonu, geniş kitleleri örgütleme ve sosyalizme hazırlama temelinde yönetim ve meclisleri içeren bir örgütsel modeli savunmaktadır.

Sınıflı toplumlar dünyasında yaşanan her toplumsal devrim, kitlelerin eseri olarak ortaya çıkmış ve kitlelerin katılımı çerçevesinde de sürmüş ve sürdürülebilmiştir.

Geçmiş sosyalist deneyimler, temel tüm savunu ve uygulamalarıyla bugün bile geleceğe ışık tutmaya devam ederken, geriye dönüşlerin en önemli sebeplerinden biri; işçi sınıfı ve emekçilerin kendi iktidarlarından uzaklaştırılarak siyaset ve politika dışı bırakılmaları iken diğer bir sebebi ise; buna bağlı olarak kurdukları sosyalist iktidarlarında kapitalist örgütlenme modellerini aşamamalarıdır.

Kültür Devrimi mirasçılarına göre; kapitalist-emperyalist yönetim kültürü yıkılmadan gelecek toplum inşa edilemez. Bu nedenle; toplumsal yaşamın kültürel dönüşümü ancak ve ancak önderlikle birleştirilmiş meclis, sovyet, komün gibi örgütlenmelerle mümkündür.

Elli yılık tarihsel sürecimiz içerisinde üretenler yönetecek şiarıyla; söz, yetki, karar halka anlayışını savunan federasyonumuz, 18 yıllardır uyguladığı meclis pratikleriyle önemli tecrübeler biriktirmiş durumdadır. Federasyonumuz, bu bilinçle önderlik ve meclis örgütlenmesini birleştiren modelleri yaşamın her alanında savunmaya ve uygulamaya çalışmaktadır.

 

Önümüzdeki Kurultay Sürecine Kadar Tartışılacak Başlıklar

 

Sınıfların Tahlili

Kapitalist-Emperyalist sistemde yaşanan gelişmeler, mülkiyet ilişkileri, iş bölümü, üretim ilişkileri, üretim aletleri, teknik gelişme ve robotlaşma, kafa-kol ve kır-şehir ilişki ve çelişkileri,  tarım, sanayi ve hizmetler alanında yaşanan değişiklikler vb birçok gelişme açığa çıkarmıştır. Birçok siyasal hareketin yapmış olduğu değerlendirmeleri de dikkate aldığımızda Federasyonumuz içinde bir kaç yıldır süren sınıfların tahlili tartışmasının bir sonraki kurultaya kadar tartışılarak sonuçlandırılması kararlaştırmıştır.

 

Ülkemizdeki Ulus Ve Milliyetler Sorunu

Ulusal sorun konusunda net fikirlere sahip olan federasyonumuzun içerisinde ve diğer siyasal kesimlerde ulusal sorunu oluşturan kriterler,  Kürdistan’ın ilhak yada sömürge olduğu, Coğrafyamızda Türk ve Kürt ulusu dışında başka ulusların da olduğu yönünde önemli tartışmalar yürütülmektedir. Kurultayımız bu sorunlara denk gelen konuların üçüncü kurultaya kadar tartışılarak sonuçlandırılmasını kararlaştırmıştır.

Kadın

Kadın sorununa yönelik sürdürülen feminizm tartışması gibi, quir kavramı, kadın- erkek çelişkisinin sınıflar öncesi doğal seçilimle başladığı savunusu, seks işçiliği vb bir çok konu çeşitli siyasal kurumlar içinde tartışılmaktadır. Kurultay irademiz  üçüncü kurultaya kadar bu konuların tartışılarak netleştirilmesini kararlaştırmıştır.

 

Doğa İnsan Çelişkisi

Son yıllarda bir çok siyasal hareket doğa ile insan arasındaki çelişkiyi de temel ve başlıca çelişkiler arasında değerlendirmektedir. Kurultay irademiz önemli bir tartışma konusu olan bu düşünceyi tartışarak 3. Kurultaya kadar bir sonuc ulaşılmayı kararlaştırmıştır.

 

Veganlık Ve Vejeteryanlık

Toplumda önemli bir kesim hayvanları ve ürünlerini tüketmeden vegan ve vejetaryen olarak yaşamamız gerektiğini savunmaktadır. Kurultay irademiz 3. Kurultaya kadar Veganlık ve vejeteryanlıkla ilgili fikirlerin tartışılarak sonuçlandırılmasını kararlaştırmıştır.

 

Siyasal Parti

Kurultay irademiz Uzun yıllardır federasyonumuz içinde gündeme gelen siyasal partiye dönüşme önerisinin 3. Kurultaya kadar tartışılarak sonuçlandırılmasını kararlaştırmıştır.

 

Son Söz

Kapitalizm ve iktidarları siyasal ve ekonomik olarak krizde ve zor durumdadır. Bu kapitalist düzenin dünyaya yıkımdan, savaştan, sömürüden, ayrımcılıktan, yoksulluktan, talandan, inkardan, asimilasyondan,, eşitsizlikten, adaletsizlikten başka verebileceği bir şey kalmamıştır.

Geriye kendimize çeki düzen vererek ayağa kalkma, birleşme ve mücadele etme kalmaktadır. Hepimiz biliyoruz ki bu düzene mecbur değiliz.

Üretenlerin yönettiği, söz yetki kararın işçi ve emekçilerde, kadınlarda, gençlerde ve tüm ezilenlerde olduğu bir dünya mümkündür.

Eşit, özgür, adil, bir dünyayı birlikte kurabiliriz.

Tüm dünyanın ezilenlerinin ortak talebi ile tüm dünya işçi ve emekçilerini, ezilen halklarını, ezilen cinsiyet kimliklerini, ezilen etnik insanları, doğası yokedilenleri ve onların temsilcilerini işçi sınıf ve ezilenlerin saflarında birleşmeye ve mücadele etmeye çağırıyoruz.

Kurultayımızın kararlılığıyla bir kez daha tüm yoldaşları ve siper yoldaşlarını selamlıyor, ortak mücadelemizde başarılara diliyoruz

 

05 Haziran 2022