DKH: ‘Çıplak ve Özgür Olan Bizler, Teşhir Olan Sizlersiniz’ Diyerek 25 Kasım’ın 57. Yılını Selamlıyoruz!

Kadının özgürlüğü ve kurtuluşu yolunda direnerek ölümsüzleşen Mirabel Kardeşler’in 57. ölüm yıldönümünde yitirdiğimiz tüm kadınları mücadeleyi büyütme sözüyle anıyoruz.

Kadına Yönelik Şiddetle Uluslarlarası Mücadele Günü’nün 57. yılını karşılarken bir kez daha yineliyoruz; “Bizim bedenlerimiz çıplak ve özgür! Sizler ise bugünün teşhir olanları, ataerkil sistemin temsilcileri olarak tarihe büyük ve siyah puntolarla kara bir leke gibi yazılacak olanlarsınız.

25 Kasım 1960’da Dominik Cumhuriyeti’nin 31 yıllık Rafel Trujillo diktatörlüğüne karşı  ezilenlerin harekketi olan Clandestina Hareketini kuran Mirabel Kardeşler (Patria, Maria ve Minerva) aynı yıl diktatörlük tarafından “Bu ülkede iki tehtid var: Kilise ve Mirabel Kardeşler”denilerek hedef gösterilmiştir. Akabinde gelişen durumlarda diktatörlüğün korkusunu büyüten kadınlar ataerkil sistemin temsilcisi olan Trujillo’nun kolluk güçlerine teslim olmayan Kadeşler, kolluk güçleri tarafından kaçırılır ve tecavüze uğrayarak bir uçurumdan atılırlar. Dönemin burjuva basınında haber araba kazası olarak lanse edilir. Kardeşler’in kurduğu Clandestina Hareketi 1961 yılında diktatörlüğün son bulmasında önemli bir rol oynamıştır. Mirabel Kardeşler’in ölümlerinden 29 yıl sonra 25 Kasım “Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilir.

Kadına yönelik şiddetin Türkiye/Kuzey Kürdistan özelinde geldiği boyut ise her yıl bir öncekini aşan bir şekilde seyir göstermektedir. Kadına yönelik şiddetin evrildiği boyut yaşam hakkına gasp olarak sonuçlanmakta, kadının maruz kaldığı psikolojik, ekonomik, duygusal şiddet ise özel alandan sokaklara taşarak kadının giydiği elbiseden, kahkaha atmasına, çalışma alanlarında maruz kaldığı mobing’den emeğin değersiz görülmesine kadar bir çok şekilde kendini tekerrür etmektedir. Tüm bu türevlerin şiddeti oluşturan yapının bir parçası olduğunu görmek elbette zor değil ancak ezen sınıfın çıkarlarını koruyan sistemler bütünün dün olduğu gibi bugün de kendisini ihlal ettiği ulusal, cinsel ve sınıfsal yaşam hakları üzerinden var ettiğini bilmekteyiz. Gelinen noktada son 10 yıl içerisinde katledilen kadın sayısı 2024 iken Ocak 2017 tarihinden bu yana ise 286 kadın öldürülmüştür. Kadınlar; ağabey, baba, eş, sevgili tarafından öldürülürken gerekçesi ise genel oranda “namus” olarak ifade ediliyor. Söz konusu cinayetler erkek tarafından işlenirken, devlet ve yargı organları tarafından korunuyor.

Kadına yönelik şiddetin coğrafyamızda şüphesiz yalnızca aile ve eş tarafından gerçekleştirildiğini söylemek doğru değildir. Ezilen ulus ve inançlar üzerindeki kırım, kadın mücadelemize, kadının var olduğu her alanda şiddete ve baskıya maruz kaldığını acı bedeller ödeterek göstermiştir. Kadınlar çocukların ölülerini buzdolaplarında saklamış, ölüsü günlerce sokak ortasında kalmıştır. Bugün kadın haklarını savunan ve kadının ezilmişliği sorununa karşı mücadele edenler, “8 Mart’a katılmak” gerekçe gösterilerek hapishanelerde fiziksel ve psikolojik işkence ve istismara maruz kalan, görüş ve mektup yasağı getirilen kadınlar ağır baskı koşulları altında süresiz, dönüşümlü açlık grevleri yaparak, kadının mücadelesini, “bedenlerinin tutsak ama düşüncelerinin özgür olduğunu” savunarak bir kez daha göstermişlerdir. En üstten en alta kadar ataerkil sistemin sirayet ettiği bireyler ve kapitalist sistemin ta kendisi kadının özgürlük mücadelesini, kadın bedenlerini teşhir ederek, kadınlara yönelik bir algı operasyonu gerçekleştirmek istemektedir. Ancak bir kere daha belirtmek isteriz ki; 25 Kasım 1960’da tacavüz ederek katlettikleriniz, çıplak bedenlerini yayınladıklarınız, bugün mücadelemizin neferleridir, hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Çünkü çıplak ve özgür olan bizler, teşhir olan ise sizlersiniz!

Türkiye/Kuzey Kürdistan topraklarında 20 Temmuz 2016 yılından bu yana devam eden OHAL koşullarında ikinci 25 Kasım’ı karşılarken geçtiğimiz yıl maruz kaldığımız polis şiddeti, gözaltı ve 25 Kasım alanlarında devletin baskı aygıtlarının uygulamak istediği aşırı güç kontrolü, OHAL bahane gösterilerek gerçekleştirilmişti. Ancak, hiçbir baskı kadınların Mirabel Kardeşler’in direnişini sokağa taşımalarına engel olamamıştı ve 2017 yılında da olamayacaktır. Bizler, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadelemizin 57. Yılını karşılarken sokakta olmaya devam edeceğiz, tüm kadınları, kadının birleşik mücadele anlayışını güçlendirmek için, şiddetin, bir insanlık suçu olarak; yaşam haklarımıza gaspın son bulması için sokaklara, ataerkil ve kapitalist sisteme karşı ezilen kadının bilincini bizlerle birlikte ayyuka çıkarmaya çağırıyoruz.

Yaşasın Kadın Mücadelemiz!

 

Demokratik Kadın Hareketi

Kasım 2017