Dersim’de Zorunlu Din Dersi ve Ukrayna’nın Emperyalist İşgaline Karşı Açıklama

İçinde SMF’nin de bulunduğu Dersim Emek ve Demokrasi Güçleri, zorunlu din derslerinin kaldırılması ve Ukrayna’nın emperyalist işgaline karşı Seyit Rıza Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirdi.

Gerçekleştirilen basın açıklamasında, “Ekonomi krizde. Siyaset krizde. Memleket krizde. Eğitimde, sağlıkta, hukukta çöküş var. Emekçi halk her geçen gün yoksullaşıyor. Geçinemeyen milyonlar, ekmek, adalet ve özgürlük istiyor.” İfadelerine yer verilerek, “AKP-MHP iktidarı, sorumlusu olduğu siyasal ve ekonomik krizin bedelini topluma fatura ediyor. Her geçen gün daha da derinleşen krizler cenderesinden çıkış için, bu gidişata hayır diyen milyonlara, toplumun tüm kesimlerine karşı zam, zulüm, baskı, şiddet politikalarıyla, güç göstererek, tehdit ederek, zor kullanarak daha fazla iktidarda kalmaya, faşist bir rejimi tahkim etmeye çalışıyor.” denildi.

Yapılan açıklamanın tam metni şöyle;

Halklara Özgürlük, İnançlara Eşitlik Demokrasinin Olmazsa Olmazıdır

İşçi ve emekçiler hakları gasp edilip güvencesizleştiriliyor. İnsanlarımız donarak ölüyor, Enes Kara gibi gençlerimiz intihara itiliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede geri çekilerek kadına yönelik erkek şiddetinin önü açılıyor, kadınlar her gün kadın cinayetleriyle yaşamdan koparılıyor, yeni yargı paketiyle nafaka hakkına göz dikiliyor, çocuklar istismara maruz bırakılıyor. Göçmen ve mülteciler ırkçılık, milliyetçilik ve şovenizm körüklenerek hedef gösteriliyor. Doğamız talan ediliyor.

Halklar ve inançlar kimlikleri, dilleri, kültürleri inançları dolayısıyla asimilasyona uğruyor. Alevilerin bu ülkede maruz kaldığı zulmün fotoğrafı misali; devlet temsilcileri inançların kutsalına saldırarak, silahla fotoğraf vermekten geri durmuyor. Alevilerin inanç merkezleri olan Cemevleri ibadethane olarak değil ticarethane ve konut statüsü kapsamında tutulup Alevi inancına yönelik asimilasyon ve ayrımcılık politikalarına her gün bir yenisi ekleniyor.

Din istismar edilerek, siyasal İslam ve muhafazakârlaşma politikalarıyla toplumu kendi siyasal çıkarlarına göre dizayn etmeye çalışıyorlar. Halkları birbirine kırdırarak, inançları düşmanlaştırarak tüm topluma karşı savaş açarak; işlenen suçlar meşrulaştırılmaya çalışılıyor.

Hapishanelerde siyasi tutsaklara yönelik hak ihlalleri sürerken hasta tutsaklar ölüme terkediliyor. Her gün cezaevlerinden ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. Bu suça sessiz kalmayacağız, ortak olmayacağız.

Kapitalist Modernitenin hegemonları ABD, AB, NATO ve yerel işbirlikçi güçlerle kendini var etmek için hegemonyasını yıllardır Orta doğu topraklarını talan ve işgal eden, oradaki bütün halkları yurtlarından uzaklaştırarak mülteci haline getiren, inançları, dilleri ve benlikleri yok sayılarak nasıl savaş üzerinden katliamlara imza attılarsa bugünde Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı savaş halklara yıkım, zulüm ve kan getirmektedir. Bu savaşlara hayır diyoruz, halklara eşitlik, kardeşlik ve barışın sesi olmak için bugün bu meydanlardayız. Bunu en iyi bilenlerden bir tanesi de Kürt halkıdır, yıllardır sürmekte olan savaşın ağır bedelleri yaşanmaktayız. Rusya Ukrayna savaşına karşı tavır alanlar kendi ülkelerinde ve komşu ülkelere yaptıkları işgal saldırılarını unutarak, ya da görmezden gelerek ikiyüzlü davranmaktadırlar. BİZLER Dersim Emek ve Demokrasi platformu olarak bütün hegemonyacı, sömürgeci işgal saldırılarına karşı, bütün ülkelerin ezilenlerinin, işçi ve emekçilerinin, genç ve kadınlarının birlik içinde bir karşı duruş halinde olmalarının çağrısında bulunuyoruz. Emperyalist savaşa ve işgale hayır.

Zorunlu Din Dersleri Kaldırılsın!

Yaşadığımız çağda evrensel değerlerle kuşatılıp bilim kurumları haline getirilmesi gereken okullar ise bütünüyle gerici bir kuşatma altında.

Okul öncesi din eğitimi tavsiye kararı, toplumu siyasal İslam ideolojisinin çıkarları doğrultusunda şekillendirme projesidir. Bu toplumsal yıkım projesi derhal geri çekilmelidir.

Eğitimin amacı bireyin kendi yeteneklerini keşfedip bunu geliştirmesini sağlamaktır. Düşünmeyi, sorgulamayı öğretmek, kendine güvenen bireyler yetiştirmektir.

Ancak, eğitim kurumları tamamen tarikatlara, cemaatlere, Diyanet İşleri Başkanlığı’na teslim edilmiş durumda. Eğitim kurumları, muhafazakarlaşma ve gericileştirme politikalarıyla, siyasal İslam’ın dayatmasıyla dinci ve kindar bir nesil yetiştirmenin merkezi haline getiriliyor.

12 Eylül dönemi ile başlayan devletin tekçi anlayışı olan Siyasal İslam din dersi dayatmasına, 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte zorunlu din dersleri eklendi. Birçok okul imam hatip okullarına dönüştürüldü. Bardağı taşıran son damla ise 20. Milli Eğitim Şura’sının zorunlu din derslerini ana sınıflarına kadar indiren tavsiye kararı oldu. Biliyoruz ki, bu karara dur demez isek, bu karar tavsiye kararı olarak kalmayacak, ilk fırsatta hayata geçirilecek ve devamı getirilecektir.

4-6 yaş çocuğuna din dersi vermek, somut düşünme aşamasında olan çocuğun dünyasını soyut kavramlar ile alt üst etmektir ve insan haklarına aykırıdır. Bu tavsiye kararı, 4-6 yaş çocuğunun gelişim düzeyine, Evrensel Çocuk Hakları’na uygun olmadığı gibi laikliğe de aykırıdır. Çocuklar kimsenin siyasi malzemesi değildir. Çocuklar bu toplumun özneleridir.

Devletin görevi çocuklara bir dini, düşünceyi, inancı empoze etmek değil, bütün inançlara eşit mesafede durarak din ve inanç özgürlüğünü sağlamak, eşit yurttaşlık ilkesini kayıtsız şartsız uygulamaktır.

Tekçi, ayrımcı, dayatmacı uygulama ve politikalar, toplumsal barışı, halkların bir arada yaşamasını zorlaştırır. Tekçilik zoru, zorbalığı ve ayrımcılığı getirir.

Eğitim sisteminin dinselleştirilmesi sadece Alevilerin sorunu değil, bu ülkede inanan, inanmayan, farklı inançlardan olan her kesimin sorunudur.

Millî Eğitim Şûrası Kararını Geri Çektireceğiz!

20. Milli Eğitim Şurası’nda alınan okul öncesi din eğitimi tavsiye kararı, toplumu siyasal İslam ideolojisinin çıkarları doğrultusunda şekillendirme projesidir. Bu toplumsal yıkım projesi derhal geri çekilmelidir.

Tekçi, inkârcı, asimilasyoncu, cinsiyetçi eğitime karşı çocukların birer özne kabul edildiği, çocuk haklarının korunduğu, herkesin erişebildiği, her çocuk için eşit koşullarda bilimsel, laik, anadilinde ve kamusal eğitimin bütün koşulları bir an önce hazırlanmalıdır. Dil kavramı, kültür kavramı ile sıkıca bağlantılı olup dar anlamda kültür alanının başat unsurudur. Dili dar anlamıyla kültür olarak tanımlayabiliriz. Dil bir toplumun kazandığı zihniyet, ahlak, estetik, duygu ve düşüncelerin toplumsal birikimidir. Bu bakımdan dil kimliktir.

Laiklik sadece din ve devlet işlerinin ayrılması değil, insan onurunu, tüm hak ve özgürlükleri korumanın, çoğulcu demokrasinin ön koşuludur.

 

Gazete Patika