ADHK ve ADEF’ten Ortak Açıklama: Muzaffer Oruçoğlu Tarihsel Değerimizdir

Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK) ve Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu (ADEF) ortak bir açıklama yayınlayarak Muzaffer Oruçoğlu’nu sahiplendi, Oruçoğlu üzerinden polemik yaratanları kınadı.

“Önyargılar gerçeğe cehaletten daha uzaktır!”

Mazgirt Belediyesinin bir parka Muzeffer Oruçoğlu’nun adını vermesini kabullenmeyen  ve bunun üzerinden bir kampanya yürüten bir kısım ”Dersim’li” ye yönelik devrimci, demokratik, ilerici kurumlardan ve kişilerden tepki açıklamaları gelmeye devam ediyor. Bir açıklama yapan ADHK ve ADEF’  de ”Muzeffer Oruçoğlu tarihsel değerimizdir” vurgusunda bulundu.

ADHK ve ADEF tarafından ortak yapılan açıklamada; ”Tarih denilen şey bir yaşanmışlıklar toplamıdır aslında. Elbette onun üzerine tartışabilir, ona mal olmuş kişisel ya da toplumsal pratikler hakkında eleştirilerde bulunup yorumlar yapabiliriz. Dahası, doğru zeminlerde bir gelecek kurmak için bunun bir zorunluluk olduğunu bile söylenebiliriz. Ama tarihle asla oyun oynayamayız ve onu yeniden yazamayız. Tarih aynı zamanda açık bir ideolojik ve sınıfsal arkaplana sahiptir. Böyle olduğu içindir ki; aslında sınıfsal nedenlere dayanan pek çok şey, egemen sınıflarca mutlak bir “kader” olarak sunulur ve öyle kabul görmesi istenir. Eğer tarihe sahici ve eleştirel bir gözle bakmaz isek, bize sunulan pek çok safsatayı bir “zorunluluklar gereği,” bir “kader” olarak kabül edip ona boyun eğmek zorunda kalırız.

Esasında bu tür konularında günümüz insanının artık bir sorun yaşamaması gerekir. Ama ne yazık ki, “kazın ayağının öyle olmadığı” sıkça hatırlatılıyor bize. Bunun en kaba örneğine özellikle son yüzyılın ikinci yarısında fazlasıyla tanık olma bahtsızlığını yaşadık. Bu zaman diliminde işler öylesine çığırından çıkarıldı ki, o bildik pespaye barbarlık bile neredeyse bir “erdem” olarak sunuldu; erdem bildiklerimiz ise tarihsel bir yanılsama ve uzak durulması gereken, unutulması gereken hata. Tarih tartışmaları bu süreçte güçlü toplumsal ilerlemelerden soyutlanarak büyük ölçülerde çarpıtıldı ve ufkumuz derin bir cehaletle sınırlandırılmaya çalışıldı. Doğru-yanlış, haklı-haksız gibi deolojik, sınıfsal ve ahlaki kavramlar da bu hengâmede iyiden iyiye bulanıklaştırılıp buharlaştırıldı. Burada genel bir tarih tartışması yürütmek amacında olmadığımız için, son yıllarda pek çok yerde kötü bir inkar türü olarak karşımıza çıkan bir konuya, yakın geçmişimizi kapsayan siyasal, ideolojik ve kültürel tarihimizin muhtelif vesilelerle saldırıya uğramasına, itibarsızlaştırılmasına ve akılsızca inkarına değinmekle yetineceğiz.” denildi.

Açıklamanın devamında; ” Son günlerde sosyal medyada bizi de doğrudan ilgilendiren çok haksız ve hadsiz bir saldırı kampanyası örgütlendiğini üzülerek gördük. Mazgirt Belediyesi’nin bir parka Muzaffer Oruçoğlu’nun adını vermiş olmasını nedense bir türlü hazmedemedi bazı odaklar. Medya vasıtasıyla, dedikodu kanalıyla süren gerici bir propaganda zemininde ortaklaştı-birleşti bu odaklar. Bazen küllense de, bu çevrelerin karanlık öfkesi hiç dinmek bilmedi. Zaman zaman ve fırsatını buldukça çukurlarından başlarını uzatanlar -bazı duyarlı insanları da kendilerine alet ederek- hem Muzaffer Oruçoğlu’na, hem de onun üzerinden belediyelerimize ve diğer kurumlarımıza-değerlerimize olmadık hakaretler ettiler. Hiç utanıp sıkılmadan işi ihbarcılığa kadar vardırdıklarını da gördük hep beraber. “M. Oruçoğlu’nun Desimli olmadığı,” bu yüzden “Dersim’in değeri sayılamayacağı” kepazeliği bu karanlık emellere meze edilir oldu adeta. Belirtmeliyiz ki, bu ilkel yaklaşım aklı başında her Dersimliyi fazlasıyla utandırmıştır.” ifadeleriyle devam etti.

”Dersimi yakıp yıkan, asimile eden muktedirleri değil de, buna karşı çıkanları, Dersim’i sahiplenip direnenleri suçlu ilan ediyor bu gerici kafa” sözleriyle devam eden açıklama şu şekilde devam etti; ”Üstelik onlar bunu, Erdoğan diktatörlüğünün beğenmediği muhalif belediyelere basit bahanelerle ve tam bir keyfiyetle kayyumlar atandığı bir dönemde yaptılar-yapıyorlar. Türk devleti,  devrimci-demokrat belediyelerin iradesini gasp etme, seçilmiş başkan ve yönetici kadrolarını tutuklama, zindana atma azgınlığını tırmandırırken, bu kıymeti kendinden menkul odaklar da boş durmadı. Medya ve dedikodu kanallarını kullanarak devrimci-demokrat, sosyalist belediyelere saldırmayı marifetten saydılar. Bu gün “Dersim orijinliği” kisvesi altında ve Muzaffer Oruçoğlu’nun siyasal, edebi duruşu özgülünden hareketle yürütülen bu ilkel-gerici saldırganlığın yakın siyasal tarihimizi ve günümüz devrimci pratiklerini sorumsuzca aşağılayıp yıpratılmayı hedeflediğinin farkındayız. Bu arsızlığa sadece biz değil, bütün Dersimliler tanıklık etmektedir. Bu karanlık kampanyanın işgüzar sahipleri kendilerini Dersim’in biricik hamisi sanıyor olmalılar. Bu yüzden de, mesela yurtsever Kürt hareketine saldırmayı “özgün kültürel ve etnik varlıkları”nın biricik dayanağı yapabiliyorlar. Bunda dikiş tutturamadıkları anlarda ise, “devrimcilerin Dersim’e huzursuzluk ve yıkım” getirdiğini iddiasını öne sürüyorlar. Tuhaf gerçekten! Dahası, düşmanca ve saygısızca bir gayret! Düşmanın başarmadığını bunlar başarmak, Dersim’e dayatılan kültürel erozyonu-asimlasyonu bunlar tamamlamak istiyor. Hem de “Dersim’lilik ” adına!”

Derdiniz nedir? Ne yapmak istiyorsunuz? Kime ne mesaj vermek istiyorsunuz?

ADHK ve ADEF tarafından yapılan açıklama şu belirleme ve çağrılarla sona erdi. ”Açık bir düşmanlık zemininde yürütülen bu kara kampanyanın sahiplerine sormak isteriz: Türk faşist egemenlerinin Dersim’e yaşattığı kanlı tertelenin sorumlusu, zulme boyun eğmeyip karşı çıkan ve direnen Seyit Rıza ve Dersim tarihinde şerefle yer alan direnişçiler midir sizce? Değilse eğer, bu gün aynı diktatörlüğe karşı çıkan ve direnen devrimcileri neden bir “huzursuzluk” hatta “terör” kaynağı olarak sunmak istiyorsunuz? Dersim de dahil, bu coğrafyaya yaşatılan zulmün, kıyımların sorumlusu M. Oruçoğlu’nun da dahil olduğu devrimciler midir? Derdiniz nedir? Ne yapmak, kime ne mesajı vermek istiyorsunuz siz?

Devletin bu topraklara dayattığı haksızlıklara, eşitsizliklere, adaletsizliklere, zulümlere karşı neden hiç sesiniz çıkmıyor? Sesiniz çıkıyor da, bunu Oruçoğlu ve yoldaşları mı engelliyor?

Dayanışma, yardımlaşma, haksızlıklara ve zalimliğe başkaldırma gibi özellikleriyle haklı olarak övünen, bu meziyetlerinden dolayı gururlanan halkımıza sunduğunuz şey nedir sizin?

“Dersim” adını kullanarak açık bir ırkçılık-mezhepçilik-aşiretçilik yapma, ilerici-devrimci düşmanlığını körükleme, sanatı ve sanatçıyı aşağılama hakkını nasıl buluyorsunuz kendinizde? Yüzünüze taktığınız “Dersim” maskesini atın, gerçek zihniyetinizle ortaya çıkın. “Dersim” maskesiyle halkımıza, değerlerimize saldırmayı bırakın! Neresinden bakarsak bakalım, en iyimser deyimle akıl dışı bir yaklaşım içerisindedir bu kara propagandacılar.

Çoğu Avrupa’da yaşayıp “huzur” tacirliğini, kapalı kapılar ardında geliştirdikleri kıymeti kendinden menkul “Dersim projeleri”nden nemalanmayı iş edinmiştir kendine. Dahası, Avrupa’da yaşamalarını sağlayan kimliklerini nasıl ve ne sayesinde edindiklerini unuttuğumuzu sanarak, bize “erdem” dersi vermeye kalkışıyor bu asalaklar.

Bir kez daha ifade etmek isteriz ki, Muzaffer Oruçoğlu; İbrahim Kaypakkaya’nın, Süleyman Cihan’ın Ali Haydar Yıldız’ın, Baba Erdoğan’ın, Besime Doğan’ın, Hasan Ben’in, Alaattin Ateş’in, Kamile Öztürk’ün, Cafer Cangöz’ün, Aydın Hambayat’ın ve daha binlerce Dersim’li devrimcinin yoldaşı, dava arkadaşıdır. O aynı zamanda Deniz Gezmiş’in, Mahir Çayan’ın, Hüseyin Cevahir’in, Mazlum Doğan ve Sakine Cansız’ın siper yoldaşıdır.

Yazdığı yüzlerce makalde, romanda, çizdiği tablolarda Dersim ve Dersim kültürü-yaşamı hep özel ve onurlu bir yer bulmuştur kendine. Bu nedenledir ki; hiçbir güç, hiçbir odak, hiçbir gerici çevre bu değerleri söküp atamayacaktır dersim’den. “Yaman dersimci” geçinen karanlık odak mensupları işte bu eserleride akıllarınca işte bu değeri karalamaya, onun edebi yaratıcılığını basit bir “pornografi”ye indirgeyerek itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır.

Eğer bütün bunlar bir cehalet ürünü değilse, düpedüz had bilmez bir zavallılıktır. Bir köksüzleşme, kendine, Dersim’in ilerici, hoşgörülü kültürüne ve değerlerine yabancılaşma, düşmanlaşma halidir.

“Dersimli’liğini pespaye hesap kitap işleri ve istismarlar üzerinden inşaa ettiğini çok iyi bildiğimiz bu odaklar bu güne kadar Dersim için “iyi” sayılabilecek bir tek şey yapmış değillerdir. Gerek ADEF, gerekse ADHK Dersim belediyeleri için çeşitli faliyetler, maddi ve manevi kampanyalar yürütürken bu karanlık odaklar neredeydiler? Bu yüzdendir ki, sözkonusu odakların ve destekçilerinin Desim’de ciddiye alınır bir yönleri kalmamıştır.

Oruçoğlu’nu tanıyanlar onun şan-şöhret, para-pul meselelerine kadar mesafeli olduğunu çok iyi bilirler. İhtiyaç sahibi Dersim’li çocukların eğitimine katkı sunmak için hangi kurumlar üzerinden neler yaptığını da iyi bilirler. Bir devrimci, bir kültür-sanat insanı olarak onun adının Mazgirt’te bir parka verilmesi tümüyle o ilçe Belediyesi’nin tasarrufundadır ve bu sıradan demokratik bir haktır. Mazgirt Belediyesi aynı dönemde bir parka Nazım Hikmet’in, bir kütüphaneye Ahmed Arif’in, bir çocuk parkına ise Hüseyın Cevahir’in ismini vermiştir. Kara kampanyacılar bunu sahiden bilmiyorlar mı? Belirtmek isteriz ki, Dersim halkının genel iradesinden başka hiç bir güç bu isimleri oradan kaldıramaz.

Bu utanç verici kampanyanın sahiplerine diyoruz ki: kaynağı lekeli olduğu apaçık olan bu kışkırtmalarınıza, provokatif gürültünüze, itibarsızlaştırma gayretinize sol, devrimci, yurtsever düşmanlığınıza bir son verin. Cehaletle süslediğiniz önyargılarınız, kara propogandalarınız Dersim halkı nezdinde size asla şan-ün kazandırmaz! Aksine Dersim’in yüz karası olarak tarihe geçersiniz ve ilerici insanlık nezdinde lanetle anılırsınız. Bir kez daha bilmenizi isteriz ki, Oruçoğlu bizim önemli bir değerimizdir. Yalnızca kurum olarak bizim de değil, Türkiye-Kuzey  Kürdistan halkının değeridir.

Tarihimizin, geleceğimizin karanlık bir gruhun elinde kirli amaçlarla değersizleştirilmesine ve lekelenmesine asla izin vermeyeceğiz!

Bu tartışmaların ardından Oruçoğlu bir çağrı yaparak, isminin o parktan kaldırılmasını ve hiçbir yere verilmemesini istemiştir. Oruçoğlu’nun bu arzusunu saygıyla karşılamakla beraber, karanlık odakların topraklarımızı belleksizleştirme, geriliğe-ilkelliğe mahkûm etme gayretinin vücut bulmaması ve bu yönde çağrışımlara davetiye çıkarmaması için, bu çağrıyı uygun bulmadığımızı da önemle ifade etmek isteriz. Doğruları ve yanlışlarıyla bu tarih bizimdir. Onun dostça, yol gösterici, hatalara karşı uyarıcı, ilerletici tarzda eleştirilmesine sonuna kadar evet diyoruz. Provokatif, gammazcı, itibarsızlaştırıcı kara propogandalara ise hayır diyoruz.

Tarihimizin, geleceğimizin karanlık bir güruhun elinde kirli amaçlarla örselenmesine, değersizleştirilmesine, lekelenmesine asla izin vermeyeceğiz! Bu gerici odaklar asla muhatabımız degildir ve olamazlar da.

Bu açıklamayı, süren tartışmalara ve yalan-yanlış bilgilendirmelere bir nokta koymak, Dersimlileri ve halklarımızı doğru temelde bilgilendirmek için zorunlu olarak yapmak durumunda kaldık. Muzaffer Oruçoğlu ve onun gibi, -yaşayan veya şehit düşmüş- toplumsal değer yaratanların isimlerine sadece Dersim’de değil, dünyanın, hayatın bütün alanlarında yer vermek onurdur, şereftir.”

 

Gazete Patika